VES-SELÂM
Niyetler amellerin kaderini çizince
Din inceldi, kalp açıldı; lûtuflar oldu belâm.
Lâl oldu dilim, kilitlendi, çıkmıyor hiçbir kelâm,
Ayrıldık ana, baba, ata ocağından; vesselâm…
Girince ince, uzun, kıvrıntılı bir yola
Düşünemedik sonu nerde, nasıl ve ne yaman
Açılınca kalbin kapıları “İnşirah” âyatına
Hürmet ettik, huşû duyduk, vesselâm…
Vardırmadı vardırmayan, dünya tadına
Her şey silindi gözümden, ahret adına.
O da gitti, Peygamberim aşkına,
Dost “gel” dedi, niyet ettik, vesselâm…
Sarılayım dedim, sarılacak hal yoktu
Durulayım dedim, durulacak yer yoktu.
Avunayım dedim, avunacak han yoktu,
“Dost, Dost” dedim, “bekle” dedi, vesselâm…
Neye niyet etti isem, pazara çıktı
Dost elinde gönlüm, mezata çıktı.
Yağmalandım, ipim fezaya çıktı
Nazargâhım, hazan oldu vesselâm…
Niyet Sensin, amel Sensin, hal Sensin
Kerem Sensin, Lûtuf Sensin, Yar Sensin
Canan gözetlerken, verdiğim can Sensin,
Ayrılıktan bizar oldum, vesselâm…
Yaklaştırdın, yakîn tadı almadım
Uzaklardan seyretmeye doymadım.
Bir “ah” ile tevhidine boyadın,
Adım adım gelemedim, vesselâm…
Evvelimi gösterince ezeli ilmin
Kime ait olduğumu, o zaman bildim.
Perdeyi kaldırınca, sırrına erdim,
Senden Sana gidilmezmiş, vesselâm…
Sırrına bürünüp çıktım, bedenden
İsimlerin, isimlerim olmuş ezelden.
Bir tek şey öğrendim, ben O güzelden.
Aczim ile geleceğim, vesselâm…
Emrini tac ettim, başım üstüne
Namaz mirac oldu, halkın üstüne.
Bir ömür daha versen, ömrüm üstüne,
Niyetimi değiştirmem, vesselâm…
Yaratansın, kahrı, lûtfu sunansın
Hem sevilen, hem aranan, kalbe dolansın.
Tüm işleri yapar, sonra sorarsın,
Ben bu sırra şaşar oldum, vesselâm…