ALLAH (1)
İSM-İ ÂZAM yani bütün isimlerin en büyüğüdür. Meselâ: Allah’ın Rahmet’i,Allah’ın Lûtfu, Allah’ın Adaleti denir de Rahman’ın Allah’ı denmez. Burada Allah isminin âdeta bütün isimleri kapsadığını görüyoruz. Kur’an-ı Kerim’de 2697 defa tekrarlanır. Aynı zamanda Lâfza-i Celâl diye de anılır. Allah kelimesi, O’nun vasıflandığı bütün sıfatların tümünü kapsar. Bu isim insanlık tarihi içinde hiçbir varlığa ad olarak verilmemiştir.
“ Hiç sen O’nun bir adaşı olduğunu biliyor musun?” Meryem 65
Bu âyet ,bu yüce ismin tarih boyu başka hiç bir varlık için kullanılmadığının delilidir.
Bu isim 99 ismin en büyüğü olup,bütün ulûhiyyet (ilâhlık) sıfatlarını kendinde toplayan ve tek olan Zât’a delâlet eder. Zira mevcut olan her şey yokluğa mahkûmdur. Ama Allah bâkidir. Diğer isimlerden farkı şudur ki , her isim ayrı bir manâya delâlet eder, bütün ulûhiyyet sıfatlarını kapsamaz ama Allah ismi bütün ulûhiyyet sıfatlarını kapsar. Onun için 99 ismin en büyüğüdür ve bu yüzden bu isim sadece Allah için kullanılır. Meselâ Samed, Rahim, Lâtif gibi isimler insanlarda kullanılabilir, lâkin Allah ismi insanlar için kullanılmaz.
Bu ismin kula yansıması, ancak Allah’ın büyüklüğünü anlamaya çalışmak, belki bu anlayıştan sonra kabul edip kendi acziyetini anlamaktır. O’nun ezeli ve ebedi aynı zamanda asla yok olmayan yaratıcısı olduğunu kalben de hissedip, O’ndan gayri hiçbir şeyden medet ummamak, O’ndan gayrine iltifat etmemek, O’ndan gayri hiçbir şeyden korkmamak. Sahip olduğu her şeyin, hatta sahip olamadıklarının ve de kendisinin de sahibinin O olduğunu bilmek; O’nun mülkünde ,O’nun muradı üzere ve O’nun iradesine tâbi olarak yaşadığını bilmek .
Kul, Allah’ı böyle bilirse Allah’ın kulu olur. Eğer böyle bilmez de başka şeyleri, bu bilgiye ortak ederse, ortak ettiklerinin kulu olur. O zaman anlıyoruz ki gerçek kulluk; Allah’ı bilmek ve Allah’lı olmakla olur. Mal, evlat, makam gibi dünya sevgileri bu ortaklıkta yer alır. Halbuki Allah hiçbir ortağı kabul etmez.
Beşerin dünya hevesinden sıyrılarak, Allah lâfzını bütün azalarında hissetmesiyle Allah’ın o kula şöyle bir yansıması olur: “Kulum nafilelerle bana o kadar yaklaşır ki ben o kulumun gözü, kulağı, eli, ayağı olurum.Kulum benimle görür, benimle işitir, benimle yürür.” Bu kudsî hadiste söz edilen nafile ibadetlerin bir kısmı da Allah’ın Ahlâkı ile ahlâklanmaktır. Bu isimler ile vasıflanan kişinin gözü çirkinlikleri görse de çözüm bulmak için görür. Nifak için değil. Ve gördüğü her şeyde Allah’ın varlığını hiç unutmadan görür. Ve yine bu isimlerle vasıflanan kişinin kulağı her ne işitiyor ise, orada Allah varmış gibi işitir. Kendisine bağırılmış olsa bunu hak ettiğini düşünür. Veya Allah’ın ahiret gününde kendini azarlayabileceğini hatırlar. İltifat duysa Allah’ın imtihanı olarak değerlendirir. Kulağını gıybet için veya çirkin işlere alet etmek için kullanamaz. Elini hak sahiplerinin haklarına uzatamaz. Her an Allah’ın kendisiyle beraber olduğunu bilip helâle uzanır. Helâle yürür.
Allah isminin kulda hasıl ettiği bir özellik de gafletsiz olmaktır. Bu gafletsizlik her an ve her şartta Allah’ın varlığını hissetmek demektir. İnsana yakışan odur ki bir nefes almak veya vermek kadar bile olsa Allah’sız kalmamaktır. Gaflet ise Allah’ın yakınlığını yani şah damarından yakın olduğunu unutmak halidir. İnsanın sadece Allah’a kul oluşu ile Allah o
kuluna öyle bir hürriyet verir ki bu hürriyet ilim ile desteklenen ve kudret ile belirlenen bir hürriyettir. Fani olan herhangi bir şeye esaret, insanı maddeye karşı bağımlı ve maddeye karşı aciz yapar. İşte bu da çok kıymetli olan kudretin yenilgisidir.İnsanı ve toplumları kudretli yapan ise sadece Allah’a boyun eğiştir.
Allah ismini zikretmek bu manâlar ışığında faydalıdır. Allah’dan gayrisine tâbi olanlar, medet umanlar, bağımlı olanlar yüz binlerce defa Allah ismini zikretse bir fayda bulamazlar.Allah, Allah Lâfz-ı Celâli ile bütün ulûhiyyet vasıflarını Zât’ında öylesine toplamıştır ki; kuluna merhameti sebebiyle bu vasıflardan hiç bir şey bırakmamıştır..Bizim bu bilgiye sahip oluşumuz, belki de Allah’ın yüceliğini kavramamıza sebep olarak, Lâfza-i Celâli anlamamıza yardımcı olacaktır.
Her ne varsa âlemde Zâtından eser,
Celâl ile Cemali cem etmek yeter.