Kategori arşivi: 1.05.Tevhid ve Şeriat

Tevhid ve Şeriat

Tevhid ve Şeriat:

Bazıları tevhid ile şeriatın zıt düştüğünü zannederek, tevhidi inkâr eder. Bazıları ise tevhide erdik, artık şeriatı geçtik, orada takılıp kalmadık, derler. Bu söylemlerin ikisi de yanlıştır. Zira şeriat asıldır. Tevhid ise Allah(c.c.)’a vasıl olma yolunda bir makamdır. Belki tevhid, şeriatın en gerçek olarak uygulandığı ve anlaşıldığı makamdır, demek daha doğrudur. Yahut şeriatın emirlerine hakikaten tam uymakla, belki tevhid yolunun açılması daha kolaydır, denebilir.

Tevhidin sözle anlatılabilen manası; her işte fail, Allah-ü Tealâ’dır, demektir. Kulların fiillerini de, sebepleri de yaratan O’dur. Kulların fiillerindeki kudret de O’na aittir. Tevhid bir bakıma sebepleri yaratanı görmektir.

Şeriat kullara bir takım sorumluluklar yüklemektedir. Halbuki tevhid esasına göre gerçek fail (yapan), Allah(c.c.) ise, kul nasıl fail olur ve sorumluluk alır, şeklindeki karışıklıklar tarih boyu süregelmiştir. Bunlar, aklı yetmeyenlerin ve çoğu kez Kaderiyecilerin sordukları sorulardır. Evet gerçek fail Allah’dır. Kul ise fail olarak ne yapacak ise, yaptığı zaman yaptıran, yine Allah’(c.c.)’dır. Bir suçlu idam edildiği zaman cellât öldürdü demek ile hükümdar öldürdü demek arasında bir fark yoktur. İkisi de doğrudur. Çünkü irade ve emir bakımından hükümdar öldürmüştür. Fiilen öldürme işini ise cellât yapmıştır.

Bunun gibi, her işte, bir bakıma kul, diğer bakıma Allah faildir. Allah(c.c.)’ın fail oluşu ilmi ve iradeyi yaratması bakımındandır. Kulun fail oluşu ise o iradeyi uygulayan kudretin mahalli olması bakımındandır. Yani kul, İlâhi Kudretin uygulattırıldığı mahaldir.

“De ki; size müvekkel olan ölüm meleği canınızı alacak”                                                                        Secde/11

“Allah ölenin ölüm zamanında ruhlarını alır”

Zümer/42

“Attığın zaman, sen atmadın, fakat Allah attı”Enfal/17

“Onları siz öldürmediniz, fakat Allah öldürdü”

Enfal/17

“Biz ona ruhumuzu göndermiştik de, o kendisine hilkati tam bir beşer şeklinde görünmüştü”           Meryem/18

“Biz ona ruhumuzdan üfürdük”                     Tahrim/12

“Biz onu okuduğumuz vakit, sen onun kıraatine uy”

(Halbuki tefsirde, okuyan Cebrail a.s. idi, denmiştir)

                                                                 Kıyamet/18

“Sonra onu açıklamak da Bize aittir”         Kıyamet/19

“O, kalemle öğretendir. İnsana bilmediğini O öğretir”

                                                                  Alâk/4,5

“Kuran’ı O, çok esirgeyici Allah öğretti. İnsanı O yarattı. Ona beyanı O talim etti”                         Rahman/ 1,2

“Onlarla muharebe edin ki, Allah sizin ellerinizle onları âzablandırsın”                                                Tevbe/ 14