SEFERİLİK
90 km. den uzak bir yerde, 15 günden az kalınacak ise, seferi namaz kılınır. Dört rekât olan farz namazlar iki rekâta indirilerek kılınır.
Yâlâ b. Ümeyye Hz. Ömer’e “Biz neden namazları kısaltarak kılıyoruz, halbuki güven içindeyiz”, diye sormuştur. Hz. Ömer(r.a.) : “Ben de aynı durumu Hz.Resûl (s.a.v.)’e sorduğumda bana şöyle buyurmuştu: Bu Allah’ın size verdiği bir bağıştır, Allah’ın sadakasını kabul edin”. (Müslim)
İbn-i Ömer şöyle diyor: “ Hz. Peygamber(s.a.v.)’e arkadaşlık ettim. O seferlerinde iki rekâttan fazla kılmazdı. Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman da böyle yaparlardı”.( Buhari, Müslim)
Hanefilere göre: Seferi olan kimsenin farz namazlarını kısaltarak kılması vaciptir ve aynı zamanda azimettir. Seferi bu konuyu bildiği halde iki rekâttan fazla kılması caiz değildir. Eğer yanılarak iki rekâttan fazla kılarsa sehiv secdesi yapmalıdır.
Sefere niyet etmenin sahih olması için, 90 km. den uzağa gitmeyi düşünmek, ergenlik çağına girmiş olmak, kendi başına sefer ve ikâmet kararı verebilecek serbestliğe sahip olmak lâzımdır. Seferin başlangıcı, ikâmet ettiği beldenin, şehrin, meskenlerin geçilmesi iledir.
Seferilik konusu ile ilgili diğer hükümler:
1) Gidilecek yerin hem karadan, hem de denizden yolu olsa, yolcunun gideceği yol esas alınır. Bir beldeye gidilecek yol denizden 70 km, karadan 100 km. olsa; kara yolu ile gidenler seferi, deniz yolu ile gidenler mukîm sayılır. Gidilecek yerin karadan iki yolu olsa ve ikisi de farklı olsa, hüküm aynıdır.
2) Seferi olan kişi, vatanına döndüğünde seferilik hükmü kalkar. Vatanında kalacağına dair niyet etmesi şart değildir. Fakat vatanından başka yere gidip orada niyetsiz olarak kalsa bile, seferi olmuş olur. Ancak en az 15 gün bu beldede oturmaya niyet etmiş ise, o zaman seferilik hükmünden çıkar.
3) Seferi olan kimse, bulunduğu yerde kalacağı zamanı önceden tayin edemez de, bugün yarın dönerim diyerek, uzun zaman orada kalmak zorunda kalırsa, hep seferilik hükmünde olur. Namazlarını kısaltarak kılar. Bir kişi bir beldeye gidip, belli işini gördükten sonra dönmek kararında olduğu halde, o kimse o işin 15 günden önce yapılamayacağını bilmiyorsa sefer hükmündedir, mukîm sayılamaz. Eğer işinin 15 günden önce bitmeyeceğini biliyorsa, niyet etmese bile mukîm sayılır.
4) Seferi olan gittiği yerde 15 günden az kalmaya niyet etse, namazlarını seferi olarak kılar. Meselâ 5. gün durum değişse ve 15 günden fazla kalmaya karar verse, artık mukîm hükmüne geçmiş olur. Namazlarını da bu hükme göre tam olarak kılar. Tersi olan durumda da böyle olur. Meselâ gittiği yerde 20 gün kalmaya kararlı olsa, mukîm olarak kalır. Sonradan meselâ 7. gün kararını değiştirse ve 12. gün dönmeyi düşünse, o andan itibaren seferi hükmünde olur. Namazlarını seferi olarak kılar.
5) Bir kimse ikâmet ettiği yerin dışında ayrı ayrı beldelerde sürekli olarak 15 günden az kalsa, bu durum aylar ve hatta yıllar boyu devam etse bile, hep seferidir. Meselâ bir pazarlamacı 5 gün bir yerde, 7 gün başka bir yerde, 10 gün başka bir yerde devamlı dolaşmış olsa, devamlı olarak seferi hükmünde olur.
6) Seferinin bir müddet ikâmete niyet ettiği yer, ikâmete elverişli olmalıdır. Seferi kişi, denizde, terk edilmiş yerde, ıssız adada, kimsenin olmadığı sahrada seferiliğe niyet etmiş olsa bu niyeti sahih olmaz.
7) Sefer ve ikâmet halinde, kişinin kendi arzusu ile vermiş olduğu müstakil kararı önemlidir. Başkasına uyarak hareket etme durumunda ise, uyduğu kimsenin niyeti geçerlidir. Bu sebepten asker kumandanının, köle efendisinin, işçi işvereninin, öğrenci öğretmeninin, kadın kocasının niyetine göre mukîm veya seferi olur. Eğer uymuş olduğu kimsenin niyetini tam olarak öğrenememişse, 90 km. mesafeye gidinceye kadar, namazlarını tam kılar, öğrendikten sonra seferi ise kısaltarak kılar.
8) Mukîmin kazaya kalan namazları sefere çıkması ile; seferinin de kazaya kalan namazları ikâmete niyet etmesi ile değişmez. Onun için ikâmet halinde olan bir kimse, sefer halinde kazaya kalmış namazlarını ikişer rekât kılacağı gibi, sefer halinde bulunan kimse de ikâmet zamanında kazaya kalmış olan namazlarını dörder rekât olarak kılar.
9) Seferi olan, vakit içinde mukîme uyabilir. İmam eğer var ise mukîm olmalıdır. Mümkün oldukça seferiden olmamalıdır. Seferi, imama uyduğunda mukîm gibi kılmakla, cemaatten ayrı düşmemiş olur. Vakit içinde mukîm imama uymakla, dört rekâtlık farz namazı dört olarak kılar. Ama vaktin dışında ise, mukîme uyması ve dört rekât kılması sahih olmaz.
10)Seferi vakit içinde mukîme uymuş iken namazı bozulsa, bu namazı yine iki rekât olarak kılar. Çünkü imama uyması bozulmuştur.
11)İki beldede birer zevcesi olan kimse, bunlardan hangisinin yanına giderse, mukîm sayılır.
12)Kişi görev yeri gibi daimi ikâmet yerinden, hanımının bulunduğu başka bir yere yahut ailesinin bulunduğu doğum yerine giderse, namazlarını tam olarak kılar. Görev yeri ile kendi memleketi arasındaki mesafe sefer mesafesi olsun veya olmasın hüküm değişmez. Bu durumda bu kişinin iki vatanı bulunmaktadır. Böyle birinin köy, kasaba veya mezrada hanımı bulunmuyor da sadece ev, arazi gibi gelir getiren akarları varsa, namazlarını kısaltarak kılar. Bir kimse kendi, ailesi, ev eşyaları ile başka bir memlekete yerleşirse, hicret söz konusu olur. Bir kimse vazifesinin olduğu yerden ayrılır da başka bir beldeye yerleşirse, ilk vazife yerine geldiği zaman namazlarını kısaltır. Asıl vatanı göç ettiği ve evinin ailesinin bulunduğu yer olmuş olur. Fakat gittiği yere geçici olarak giderse, ilk vazife yerine döndüğü zaman namazlarını tam kılar.
13)Hanefi Mezhebine göre, eğer seferi emniyet içinde bir yerde konaklayıp, yerleşmişse, namazlarının sünnetlerini kılar. Fakat eğer korku ve kaçma durumu varsa işi acele ise ve yolculuğa devam etmek durumunda ise sünnetleri kılmaz.
Seferi olan yola çıktığı zaman henüz seferilik sınırlarına ulaşmadan bir namaz vakti girmiş ise, meselâ daha 40 km. yol almış ve ikindi vakti girmiş ise, ikindiyi dört rekât olarak kısaltmadan kılar. Dönüşte de yola çıktığında seferi olarak bulunduğu mahalden ayrıldıktan sonra, henüz seferilikten kurtulmadan namaz vakti girmişse, namazı mukîm olduğu yere döndükten sonra bile seferi olarak kılar. Çünkü üzerine farz olan vakit, seferilik hükmünde iken olmuştu.