Sadakalarda gizli ve aşikâre verişler:

  • Sadakalarda gizli ve aşikâre verişler:

Bazılarına göre sadakayı  gizli veriş, bazılarına göre ise aleni(aşikâre) veriş daha makbuldür. Sadaka alanların ise; bazılarına göre gizlice alanlar, bazılarına göre ise açıkça alanlar makbuldür, denmiştir. Allah yanında kimin makbul olduğunu, yine Allah-ü Tealâ bilir. Lâkin, bu tercihleri inceleyecek olursak;

 Aşikâre verişi tercih etme sebepleri:

1)Sadakayı aşikâre vermek, nimete şükretmeyi yerine getirmektir. Çünkü: “Rabbinin nimetini söyle, anlat (ifşa et)”  Duha/11. âyeti vardır. ve: “Allah-ü Tealâ nimetini in’am ettiği kulunda, nimetinin eserinin görülmesini sever” hadisi vardır. Nimete şükür etmek teşvik edilmiştir. Peygamberimiz (s.a.v.): “ İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah’a şükretmemiştir” buyurmuşlardır.

Biri, Salihlerden birine gizlice sadaka verince, alan kişi elini kaldırıp herkese göstererek: “Bu dünyalıktır. Bunun aşikâre olması daha makbuldür. Ahiret işlerinde ise gizlilik makbuldür” demiştir.

Bazıları: “Size aşikâre bir şey verilince, iade etmeyi düşünseniz bile alın. Sonra gizlice iade edebilirsiniz” demiştir.

Medine’ye hicret etmiş olan muhacirler, şöyle dediler: “Ey Allah’ın Resulü! Bu Ensar(yani Medineliler) servetlerini yarı yarıya bizimle bölüştü, bize pek çok ikramda bulundular. Korkarız ki bizim ecrimizi hep onlar alacaklar”. Peygamber Efendimiz(s.a.v.) şöyle buyurdular: “Sizin onlara teşekkürünüz ve onları meth-ü sena etmeniz, onların ikramlarına karşılıktır”.

2)Aşikâre verişte; sadaka vermekte zorlananlara örnek olmak vardır. Bütün sadaka verişler gizlide kalsa, sanki hiç sadaka verilmiyor gibi görünür. Vermemeye meyilli olan kişi de, “o zengin olup vermiyor da, ben mi vereceğim?” diyerek cimriliğe daha çok düşmüş olur.

3)Sadakayı aşikâre alan için ise büyük rahmet vardır. Sadaka alan her ne olursa olsun, insanların gözünde küçülecektir. Bu sebepten, alan için zillet söz konusu olup, alanı kibirden uzaklaştırır ki, bu da ahiret saadetine götürür.

4)Arifler ise; sadece Allah-ü Tealâ’ya baktıkları için ve başkalarının sözlerine aldırış etmedikleri için; bu kişilerde gizli ve aşikârelik bir olmuştur. Bazı arifler sırf bu sebepten; “Aşikâre vereni reddedip, gizli verileni alan kimselerin duasına kıymet vermeyiniz” demişlerdir. Bu durumda halka itibar ve iltifat vardır ki, kişideki halin noksan olduğunun delilidir.

Gizli verişi tercih etme sebepleri:

1) Sadakayı gizli vermeyi tercih eden kişi, sadakayı  alanın da gizli kalmasına sebep olur. Eğer veren gizli değil de aleni vermiş olsa;  alanın, halini sadece Rabbine arz edişini, insanlara belli etmeyişini ifşa etmeye sebep olmuş  olacak; o kişinin Allah katındaki sırrını açığa çıkarmış olacak; belki de her türlü yokluğu göze alarak ve ne çileler çekerek yıllardır sakladığı yoksulluğu ortaya dökülecek, böylece haysiyeti zedelenecektir.

2)Gizli vermek; hem vereni hem alanı halkın dilinden korur. İnsanlar haset ederler. “Hakkından fazla aldı veya zengin olduğu halde aldı veya benden daha iyi durumda olduğu halde aldı” diyerek, alanın hatta verenin hakkında dedikodu yapabilirler. Açıktan veriş ve alış insanları böylece su-i zan, haset ve dedikodu gibi büyük günahlara sokabilir. Bu sebepten gizli vermek ve almakta, insanları günahlardan korumak bakımından çok fayda vardır.

Ebû Eyyûb-i Sahtiyani: “Ben komşularımın hasede kapılmasından korkarak, yeni elbise giymem” demiştir. Zahidin biri: “ Komşularımın nerden buldu?, kim verdi? gibi su-i zanna kapılmaması için, evimde mevcut olduğu halde bir çok şeyi kullanmaktan vaz geçtim” demiştir.

İbrahim et- Teymi’ye giydiği gömleği nereden aldığı sorulduğunda: “Bu gömleği bana kardeşim Hayseme vermiştir. Eğer bana verdiğini ailesinin bildiğini bilseydim, giymezdim” demiştir.

3)Gizli veriş; daha fazla ecir kazanmak isteyen kişi için bir yardımdır. Böylece hem kişi amelini gizlemiş olacak, hem de sevabı yetmiş kat  daha fazla olacaktır. Burada sadakayı gizli vermek isteyenden bu gizliliğe riayet ederek alacak olan kişi, verene yardım etmiş olacaktır.

Biri, sofinin birine aşikâre bir sadaka verince, sofi reddetti. Adam: “Allah’ın sana gönderdiğini neden reddediyorsun?” dedi. Sofi: “ Sen Allah için olan bir şeyi verirken Allah ile yetinmedin. Başkalarını da bu işe ortak ettin. Ben de yaptığın bu şirki sana iade ettim” dedi.

Yine adamın biri, arifin birine  aleni bir hediye verdi, arif almadı. Gizlide verince aldı. Adam bunun sebebini sorunca: “Sen onu açıktan verince riya ederek Allah’a isyan ediyordun. Ben de bu isyana yardımcı olamazdım. Gizli vermekle, sadece Allah rızasını kastetmiş oluyordun, böylece Allah’a itaat etmiş oluyordun. Burada da sadakanı kabul etmekle bu iyiliğinde sana yardımcı oldum” demiştir.

İçinde bulunulan devirde, insanlar sadakalarını değerli kılmak üzere Süfyan-ı Sevri’ye vermek istediklerinde; O, kabul etmemiş ve reddetmişti. Sonradan kendisi:  “Verenlerin söylemeyeceğini ve kimseye açmayacaklarını bilseydim, ben de sadakalarını kabul ederdim” demiştir.

4)Aşikâre sadaka almada, alana zillet ve alçalma vardır. Bu durum, Allah yolunda ilerlemeye çalışan yolcu için, kibre düşmekten koruyan iyi bir hal olduğu halde; alimler ve arifler için, zillette olduğunu belirtmiş olmak iyi bir hal değildir. Alim için zillete düşmek, ilmi düşürmek olup; ilminden faydalanacak olanlar, böyle düşkün birini -her ne kadar ilmi üstün de olsa- kendilerinden düşük seviyede görecekleri için, ilminden istifade edemezler. “benim verdiklerimle geçimini temin edenden mi öğreneceğim?” düşüncesi, nefsinin oyunu olarak, beynini kemirip, durur.

Arifler için ise durum daha ciddidir. Ariflerin sözü kalplere tesir eder. Ama, insan oğlu, istifade edeceği mercii daima tam kemal sahibi olarak görmek ister. Bu sebepten de arifteki, dünyevi eksikliği de kabul edemez. Halbuki düşünebilse; arif, dünyadan yüz çevirmiş, paraya pula değer vermemiştir. Belki biriktirmeyip dağıttığı için, belki önem vermediği ve gerçekten “Allah kerim” dediği için, insanların sahip olduklarına asla sahip olmamıştır. İnsanların kalplerindeki kötü ahlâkı temizleyerek onları ihya ederken güzel kabul görmüş, ama paralarını kabul etmek suretiyle temizlerken, düşük görülmüş olur. İnsan böyle cahildir, böyle zalimdir ve hükmedemez(ahmaktır). Bu sebepten Süfyan, yukarıdaki sözü kullanmıştır. Yoksa, sadaka almakla halkın arasındaki sahip olduğu itibarı kendi adına kaybetmek korkusu ile değil…

5)Eğer sadaka aşikâre alınırsa, etrafta olanlarla ortaklaşa paylaşmak icap edebilir. Zira: “Kendisine hediye verildiği vakit, yanında bulunanlar o hediyede ortaktır” hadisi vardır. Bu sebepten gizlilikte fayda vardır.

Konuyu bir bütün olarak tekrar ele alırsak; bazen aşikâre veriş, bazen de gizli veriş makbuldür. Bu birbirine zıt olan tercihin sebebi; insanların içinde bulundukları hale göre değişmektedir. Bu sebepten, konuya ihlâs ve iyi niyet ile yaklaşmalıdır. Böyle yaklaşanların kendi nefislerine ve içinde bulundukları hale insaf ile bakmaları gerekir. Nefsinin varlığından bile haberi olmayanları, konumuzun dışında tutarak, deriz ki; nefsini kontrol edenlerde bile, hem sadaka alırken, hem de verirken nefsin hile ve aldatışına düşmek mümkündür.             İnsan verirken göstermek, alırken gizlemek ister. Nefsin ahlâkı böyledir.