SEMİ/ BASAR (es-Semî /el-Basîr) (27,28)
Hakkıyla işiten,hakkıyla gören
Kur’an-ı Kerim’de: Hem Semî ismi ve hem de Basîr ismi 47 defa geçer.
SEMÎ ismi:
1) Gizli, açık, içte saklanan, dışa vurulan her şeyi işitmesi: Zuhruf 80/ Mücâdele 1
2) Duaları işitme babında “semî’u’d-dua” şeklinde Zekeriyya (a.s.) ve Hz.İbrahim’in dualarında Âl-i İmrân 38/ İbrahim 39
3) Bizzât Zât’ı için (işitirim ve görürüm ) “esma’u ve erâ ”buyurduğu Tâhâ 46
4) İlâh edinilen varlıkların işitmeden yoksun olduklarını bildiren: Meryem 42/
Şuarâ 72/ Fâtır 14
5) Hz.İbrahim’in babası ile geçen bir konuşmasında “işitmeyen ve görmeyen şeylere
niçin tapıyorsun? ”sorusu ile, mabudun ancak işiten ve gören olması gerektiğini anlıyoruz: Meryem 42
6) Semî ve Basîr sıfatlarının kemal sıfatları olduğunu anladığımız: “ O ne mükemmel işiten, ne mükemmel görendir” Kehf 26
7) Kur’an’da bu isim mutlaka başka bir isimle birlikte kullanılmıştır.
Alîm ismi ile en fazla kullanılmıştır: “Semîu’l alîm”.
Basîr ismi ile de çok kullanılmıştır: “semîu’l basîr”. Nisâ 58,134/ İsrâ 1/ Hacc 61,75/ Lokman 28/ Mü’min 20,56/ Şûrâ 11
Karîb ismi ile bir yerde, Sebe’ 50.Âyetinde kullanılmıştır.
BASAR ismi:
1) Bazı âyetlerde basar yanı sıra, rü’yet ve nazar manâlarında da kullanılmıştır. Hucurât 8/ Hadid 4/ Mülk 19/ Âl-i İmrân 77/ Tâhâ 46/ Alâk 14
2) Bazı âyetlerde Allah’a göz, gözler (ayn,a’yun) izafe edilmiştir. Tâhâ 39/Hûd 37/ Mü’minûn 27/ Tûr 48/ Kamer 14
Semî, Allah’ın işiten ismidir. Basar da görme ismidir. İki ismin beraber anlatılmasında fayda vardır. Çünkü bu iki isim birbiri ile bağlantılıdır.
Allah ne kadar gizli olsa da her şeyi işitir. Kalplerden geçenleri de işitir. Kalben dua edenlerin duasını duyar. İşitme havanın titreşimi ile olur, lâkin Allah’ın işitmesi için ne kulağa ne de havanın titreşimlerine ihtiyacı vardır. Görmesi de böyledir. Görmesi için ışığa ihtiyacı yoktur. Her şeyi görür. Ortada olanları ve olmayanları yani görünmeyen şeyleri de görür. Yerin en derininde olanları görür. O’nun işitmesi ve görmesi hiçbir benzetme ile yani teşbih ile anlatılamaz ve anlatılmamalıdır.
Bir Hadis-i Şerif’de: “ İhsan, Allah’ı görüyormuş gibi O’na kulluk etmendir. Her ne kadar sen O’nu görmüyorsan da, O seni görür.” Buharî/ İman/37 buyurulmaktadır.
Kulun bu isimlerden alacağı pay şöyledir: İnsan bilmelidir ki kulak kendisine duyması gereken hakikati duyması için verilmiştir. Halbuki insanlar bu özel organlarını gereksiz yere kullanmakla, haksızlık etmektedirler. Her duyulan başkasına aktarılmamalı, kulak dedikoduya vesile kılınmamalı. Bazı şeyleri duymazlıktan gelmeli. Bazı hataları örtmek için kullanmalı. Bazen bize duyurulmak istenmeyen başkalarının sırlarını dinlemek için mücadele etmemeli. Başkalarını konuşturmaya çalışarak, bizi ilgilendirmeyen konuları duymaya çalışmamalı. Bunlara kapalı olan kulak hakikate açılır. O zaman “…ben o kulumun işiten kulağı, gören gözü olurum.” Kudsî Hadis’i gereği, kulaklar temiz işitir, gözler temiz görür. Bu azalarda hakikat tecelli eder de her duyduğunu Allah’ın duyduğu gibi duyar. Her gördüğünü sanki Allah ile berabermiş gibi görür. Böylece duymak istediklerini değil, duyması gerekenleri duyar. Görmek istediklerini değil, görmesi gerekenleri görür. Meselâ bir ihtiyaç sahibinin Rabbine yakarışını duyar da, onun halinden haberi olur, imdadına yetişir. Her iki gözü de âmâ olsa bile, kalbi ile gerekli olanları görür ve ulaşır. Görmenin böyle gözsüz de olabildiği hale basîret denir. Basîret kalbin bilişi ve görüşüdür.
“Yahut biz onların içlerinde gizlediklerini ve aralarındaki fısıldaşmayı işitmiyoruz mu sanıyorlar? Hayır , onların yanında bizim elçilerimiz de var, yazıyorlar.” Zuhruf 80
“ Kim burada kör olursa, o ahirette de kördür, yolca da daha şaşkındır.” İsrâ 72
Kulak ve gözlerini diğer azaları gibi temizlemiş olan bilir ki Allah, gökte değil, şah damarından daha yakınındadır. Her yaptığına şahit olmakta, azalarını nasıl kullandığını bilmektedir. Gördüğünü Rabbi ile görür. İşittiğini Rabbi ile işitir. Her nereye dönse, yönelse orada Rabbini bulur: Fesemme vech’ullah.
İşte bu isimler yakîn dediğimiz, çok kıymetli bir yerin kazanılmasına vasıtadır. Bu isimler ile isimlenmek, bizi Allah’ a uzak olmaktan korur. Bu isimler ile isimlendikten sonra, bu ahlâk tamamen yerleşir ve insanda bu isimler ile isimlenmek gayretine gerek kalmaz ise, bu isimler sıfat olur. Yani kişi Allah’ın sıfatlarından olan Semî ve Basîr sıfatları ile vasıflanmış olur.
Özün sözünü duymuşsan eğer,o zaman nokta olmaya değer.
Özün özünü görmüşsen eğer, Elif noktaları ihatâ eder.