NİMETİN BELÂYA ÜSTÜNLÜĞÜ:
Allah’dan belâ istenmez. Başta Peygamberimiz (s.a.v.) olmak üzere, bütün peygamberler:
“Ey Rabbimiz, bize dünyada da iyi hal ver, ahirette de iyi hal ver” (Bakara/201) diye dua etmişlerdir.
“Allah’dan afiyet isteyin. Zira yakîn hariç, hiç kimseye afiyetten üstün bir şey verilmemiştir” İbn-i Mâce
Afiyet bedenin, yakîn ise kalbin selâmetidir. Yakîn ile şek, şüphe ve cehalet yok olur. Nimete şükür, belâya sabırdan daha kolaydır. Mükâfatı da ahirette hazırdır.
Yukarıda yazılanların ne önemi kaldı diye düşünülürse; belâ istemek de yüksek makamlarda olan için bir haldir. Bir kere bunu isterken, pervasızlıktan değil, o anda kaldırıp, kaldıramayacağını bilemeden, Allah’a yaklaşma sebebiyle, mest olmuş bir halin neticesi olarak ister. Sevdiğinden geleni sevme sebebiyle ister. Kahrı, lutfu bir görerek ister. Marifetullah sahibi olan kişi, belki de belâda rahat bulduğu için ister. Belki kendi haline güvenemediği için, kendini belâda Allah’a yakın hissetme sebebiyle ister. Bunlar nadir olan olaylar olup, bu kişiler de azın azıdırlar.
Kulluğun gereği, isterken güzel olanı istemek, zor olan gelince sabretmek, bunun sonucundaki faydaları göremese bile sezerek şükretmektir. Bizlere düşen pay ise, istememek ve verdiklerine ya da vermediklerine razı olmaktır.