Cenaze, Mezarlar ve Mezarları Ziyaret
Cenazelerde hatırlatma ve gaflette olanları uyarma vardır. Gaflette olanlar kendilerinin öleceklerini hiç düşünmezler veya bunun çok sonra olacağını sanırlar. Ölüm bir öğüttür. Sonraya kalanlar kendisinin öleceğini düşünmez. Sanki kendi hiç ölmeyecek, tabuta konmayacak, toprağa girmeyecektir. Bunu böyle düşünmenin sebebi, isyan ile kalbin örtülmüş ve katılaşmış olmasıdır. Kişi cenazede, cenaze için hüsnü zanda bulunmalıdır. Kendi için de ölümünü düşünüp, üzülmelidir.
Resûl-i Ekrem(s.a.v.): “İnsanların en zahiti, kabri ve kabirde çürümeyi unutmayan, dünyanın fuzuli zinetlerini terk eden, bâkiyi fani üzerine tercih eden, yarınını düşünmeyen ve kendini ölülerden sayandır” buyurur.
Ölümü hatırlamak ve ibret almak için, kabristan ziyareti müstehabdır. Hz. Peygamber(s.a.v.) önce mezar ziyaretinden men etmiş, fakat sonra müsaade etmiştir.
“Ölülerinizi ziyaret edin ve onlara selâm verin. Zira sizin için onlardan ders almak vardır” İbn ebi’d-Dünya
“Kabrimi ziyaret edene şefaatim vacip olur”
“Adamınız öldüğü vakit, onu bırakın ve aleyhinde konuşmayın” Ebû Davud
“Ölülerinizi ancak iyilikle yad ediniz. Şayet onlar Cennetlik ise, kötü söylemekle günahkâr olursunuz. Cehennemlik iseler, zaten bulundukları hal kendilerine yeter” İbn Ebi’d-Dünya
“ Bir adam ölür ve Allah-ü Tealâ onun kötü bir kimse olduğunu bildiği halde, cemaat iyiliğine şehadet ederse; Allah-ü Tealâ: (Ey meleklerim, şahid olun. Ben kullarımın, bu kulum hakkındaki şahadetlerini kabul ederim ve onun hakkında kendi bildiklerimden vazgeçerim)buyurur”. Ahmed