Niyet ile ilgili amellerin sınıflandırılması:
Ameller; günahlar, taatler ve mübahlar diye üç gurupta toplanırlar.
Günahlar: “Ameller niyetlere göredir” hadisini delil alarak, bazı cahiller iyi niyet ile günah işleyip, bunu sevaba, iyi amele döndüreceklerini sanıyorlarsa, aldanmaktadırlar. Zira hiçbir günah, iyi niyet ile işlense bile günah olmaktan çıkmaz. Ammenin kullandığı cami, okul, hastane gibi yerleri haram para ile yapıp, sonucundan sevap ümit etmek, cahilliktir. Bunlardan hayır olmaz. Haram olarak kâzandığı para affolmadığı gibi, Allah(c.c.)’ı kandırabileceğini düşündüğü için de günahı daha da büyümüş olur. Şeytanın en kolay aldatacağı kişi, cahillerdir. Bu sebepten, dinini bilecek kadar, helâl ve haramları tanıyacak kadar, hayır ve şerri ayırt edebilecek kadar ilim öğrenmek, her Müslüman’a farzdır. Sehl Tusterî: “Cehaletten daha büyük bir günahla Allah(c.c.)’a isyan edilmemiştir” demiştir. Ve: “Cehaletten daha kötüsü ise, bilmediğini bilmemektir. Yani cehalete cehalettir” demiştir.
“Bilmiyorsanız, kitaplılara sorun” Enbiya/7
Böyle günahları insana güzel gösteren, gizli şehveti ve saklı olan nefsinin arzusudur. Bu günahlar bilerek yapılırsa, Allah(c.c.)’ın hükmüne cephe alınmış olur. Şâyet bilmeden yapılırsa asi olunmuş olur. Hadis’te: “Cahil, cehaleti sebebiyle mazur sayılmaz” buyurulmaktadır.
Cehaletine cahil olan kişi için ise, durum daha vahimdir. Zira bunlara ilim kapısı kapanmıştır.
Amellerde niyet çok önemlidir. Gerçek âlimler ve ehlullah; böyle niyeti bozuk olan kişilere, hele ki bu bozuklukta sebat ediyorlarsa, ilim öğretmek konusunda cimri davranırlar. Kul hakları başta olmak üzere, yetim malı yiyen ve devam eden, harama dikkat etmeyenleri meclislerine almazlar. Bu yüksek kişiler, günahkâr cahilden (bilmeden günah işleyen) çok, sünnetleri tamamlamış facirden Allah(c.c.)’a sığınırlar. Âlim kisvesinde olan, facirler de vardır. İlimlerini dinlerini kendi hallerine uydurmakta kullanırlar. Meşhurdurlar, tanınırlar. İnsanlar âlim diye hürmet eder. Fakat nefislerinin galebesinden kurtulamazlar. Ölüp gittikten sonra da bıraktıkları kötülükler, insanlar tarafından benimsenmiş ise, vay hallerine!…Onlar dünya ehli âlimler olup, maksatları dünyadır. Maksatlarına nail olmuşlardır.
Taatler: Niyet önemlidir. Niyet ile, hiçbir isyan taate dönüşmez; lâkin niyet ile, taat isyana dönebilir. Mübah bir şey de niyet ile isyana da dönebilir, taate de dönebilir. Taatin sıhhati ve sevabının çokluğu, niyete bağlıdır. Taatin sıhhati, taati yalnız Allah(c.c.) rızası için yapmak ile mümkündür. Eğer taate riya ve gösteriş karışırsa, isyana dönüşür.
Taatin sevabının çokluğu da niyete bağlıdır. Bir taati yaparken fazlaca niyete girerek, niyetlenilirse, fazileti çoğalır. Meselâ oruca niyet ederken, Allah(c.c.) rızasını kâzanmak için, emre itaat etmek için, fakirlerin halini anlamak ve şükrü arttırmak için, “az yiyin” hadisine uyabilmek için, vücut sağlığına kavuşup, daha iyi ibadet edebilmek için, çocuklarına örnek olmak için, nefsini islâh etmek için, sofrasına misafir almak için gibi pek çok niyetler yapılabilir. Büyükler, nasıl niyet edileceğini öğrenmemizi bu sebepten tavsiye ederler.
Mübahlar: Mübah; yapılmasında bir sakınca olmayan ve yapılmaması ile de bir sevap kâzanılmayan şeylerdir. Bazen mübahlar, niyet etme şekline göre, Allah(c.c.)’a yaklaştırıcı bir sebep haline geçebilir. Bu niyetlerden gaflet etmemek lâzımdır. Mübahlar boş şeyler olup, bu boş şeyleri boşuna geçirmemek lâzımdır. Meselâ; israf olmasın diye elektriği boşa yakmamak, bir iki ampulü söndürmek, “israf haramdır” sünnetine niyet edilerek yapılırsa, yaklaştırıcı sebep olur. Yine koku sürerken, Peygamberim(s.a.v.) kokuyu severdi, ben de severim, O’nun bir sünnetini yapayım, diye sürülürse, insanlara kötü kokmamak için sürülürse, yaklaştırıcı sebep olur. Kıyamet günü herkes aldığı nefesin hesabı ile meşgul olacaktır. Boş olan mübahlar da sorulabilir. Onun için bu boşları boşa geçirmemek lâzımdır.
Hayatın içindeki her türlü mübah olan şeyler, meselâ evlât büyütmek, çocuk sahibi olmak hepsinde Allah(c.c.) rızası için yola çıkmak mümkündür. Böylece nesil yetiştirirken, ailesinin haklarını verirken, hattâ bulaşık yıkarken bile, Allah(c.c.) rızası için insanlara hizmet etmek niyetine girmek, amel olmaları bakımından boş olan işlerin içlerini dolduracaktır. Kişi böyle mübah olan konularda, sevap almak üzere niyetini güzel şeyler için yaptıktan sonra, sevap almayacağına dair, kalbinde asla şek ve şüpheye yer vermemelidir.