Dilencilik:
Zaruretsiz dilenciliğin haram oluşu:
“İnsanlardan dilenmek, fahiş günahlardandır. Fahiş günahlarda bundan başkası helâl olmuş değildir”
“Müstagni olduğu halde dilencilik eden, Cehennem korlarını çoğaltmış olur”
“Geçinecek kadar malı olduğu halde dilenen kimse, kıyamet günü yüzünde hiç eti olmadığı halde ve yüzünün kemikleri birbirine değerek, ses çıkardıkları halde mahşer yerine gelir”
“İnsanlardan bir şey istemeyin”
“Bizden isteyene veririz, müstagni olanı Allah zenginleştirir. Bizden istemeyen ise, bizim için daha sevimlidir”
“İnsanlardan müstagni olun. Dilenciliğin azı çoğundan hayırlıdır”
Zaruret olmaksızın dilencilik haramdır. Zaruret varsa veya zarurete yakın bir hal varsa değildir. Peygamberimiz(s.a.v.) ise, dilenciye az da olsa yardım edilmesini tavsiye etmiştir. Dilencilik eğer tam manasıyla haram olsaydı, ona yapılacak yardım da caiz olmazdı. Bu bakımdan zaruret şartı koyulmuştur. Dilenen, dilenmesi yüzünden Allah’a yaklaştıracak olan hali yakalayamadığı gibi; şu üç kötü ahlâktan da kurtulamaz:
1)Şikâyet etmiş olur: Yoksulluğunu umuma açıklamakla, Allah(c.c.)’ın kendisine nimeti eksik verdiğini söylemiş olur. Yani Hakk’ı halka şikâyet etmiş olur. Halini Allah’a arz etmesi başkadır. Halinden Allah(c.c.)’a şikâyet etmesi başkadır. Halini insanlara anlatması başkadır. Böylece, kendisine nimet verilmediğini söyleyerek; Allah vermiyor, bari siz verin, demiş olur. Bu bakımdan, insanların yokluğa sabretmelerinin zor olduğunu bilen Yaradanımız, zaruret halinde dilenmeye müsaade etmiştir.
2)Zillet haline şahit tutar: İnsanların karşısında kendini küçük düşürmüş olur. Muhtaçlığını göstermiş olur. Halbuki, muhtaç olan sadece kendisi değildir. İnsanların hepsi kendisi gibi Allah(c.c.)’a muhtaçtır. Zillete düştüğünü yani zilletini Rabbine göstermiş olsaydı, izzet sahibi olacaktı. İnsanlara göstermiş olmakla, övülmeyen zillet sahibi olmuş olur. İnsanın şahsiyeti, Allah(c.c.) indinde çok kıymetlidir. Kimsenin kimseye küçük düşmesine razı olamaz, kimsenin kimseye muhtaç olmasını istemez. Bu kişi, eğer Allah’dan istemeyi bilseydi, belki bir sebeple istediği kendisine gönderilecekti. Böylece hem Rabbi yanında, sabreden fakir olacak, hem de insanların yanında zillet sahibi olmayacaktı.
3)Karşısındaki insana eziyet vermiş olur: Dilenen, dilendiği insana ya istemese de vermesine sebep olacak, yahut riya yapmasına sebep olacak ya da eziyet duyarak vermesine sebep olacaktır. Bazı zamanlarda insanlar vermeyi istemeyebilir. O zaman etrafa karşı mahcup olmamak için ya da utanarak verir ki, bu da dilenci için haram olur. hem kendisine, hem karşısındakine dönen bir günahtır. Müslüman’a eziyet vermiş olur.
Hz. Peygamberimiz(s.a.v.), İslâm’a girenlerden biat alırken; önce itaati şart koşar, sonra insanlardan bir şey istememelerini tavsiye buyururlardı.
İnsanlar çoğu zaman, cahillikleri sebebiyle dilenirler. Dilenciliğin bu kadar yasaklanmış olduğunu bilmezler. Bunların bir kısmı ise din hakkında ilgisizdir. Sadece dünyaya önem vererek, dilenmektedirler. Bu sebepten, yalan da söyleyebilirler. Kendilerini, istedikleri insanın haline uygun gösterebilirler. Dindar olanların bile çoğu, tevhid-i ef’al hakkında bilgi sahibi değildirler. Nerde kaldı ki, hayat şartları sebebiyle, din diyanet ile meşgul olmamış bir dilenci, bütün bunları bilsin. Zenginlerin sahip olduklarına sahip olmak isterler. Belki de kendilerinde istemeyi hak olarak görürler. Bilmezler ki sabreden fakirin Allah(c.c.) yanında değeri ne kadar yüksektir. Belki de ahiret hakkında sağlam bir bilgiye de sahip değillerdir. İşte en çok bu sebeplerle dilenirler. Az bir kısmı ise, zaruret bile olmasa dilenmeyi, iş edinmiştir. Ahlâkındaki harislik ve kanaatsizlik sebebiyle dilenir.