Korkunun Fazileti:
Korkunun fazileti bazen düşünce ve ibret alma yoluyla, bazen de âyet ve hadislerle bilinir.
Düşünce ve ibret alma yolu: İnanan kişinin en büyük mutluluğu, Allah(c.c.)’a yaklaşmaktır. Buna yardım eden her şey de faziletlidir. Bunun için de dünyada yaşarken, Allah ile yakınlık kurmak ve sevgisini kazanmak elzemdir. Allah-ü Tealâ’nın sevgisini kazanmak ise, marifet yolu ile mümkündür. Marifet yani Allah’ı bilmek ise, mümkün olduğu kadar her anda, her işte Allah’ı tefekkür etmekle olur. Yani gafletsiz olmakla, fiillerini her işte görmekle, isimlerinden İlâhi ahlâkı tanımakla, vasıfları ile tanımakla mümkün olur. Yakınlık yani ünsiyet ise devamlı zikir ile mümkün olur. İşte bunlar için de dünya sevgisinin kalpten çıkarılması ve bu konulara yoğunlaşılması icab eder. Dünya sevgisinin terki ise şehvetlerin terki ile mümkündür. Şehvetlerin ve nefsin hevasının terki ise korku ile mümkün olur.
Âyet ve hadisler ile korkunun fazileti: Konunun girişinde korku ile ilgili âyet ve hadisler anlatıldı. Bu iki yol ile ilimlenmek suretiyle, korkunun değeri anlaşılır.
Hidayet, rahmet ve Cennet, Rablerinden korkanlar için, âyetlerle bildirilmiştir.
“Refik-i A’lâ” denen yüksek makam, peygamberlerin ve onların varislerinin gidecekleri yer olmakla kıymetlidir. Hz. Peygamberimiz(s.a.v.) dünyadan ayrılacakları sırada : “Allah’ım, Senden Refik-i A’lâ’yı isterim” demişlerdir. Yani korku takva neticesine ulaştırmaktadır. Bu sebepten akıbet müttakilerindir, denmektedir. Müttaki, Allah’dan en çok sakınan kişidir. Çekinme ve sakınma, korku sebebiyle olur.
Hikmetli sözler:
“Günah işleyen her mü’mini iki iyilik takip eder. Birisi Allah’ın ikabından korkmak, diğeri de rahmetini ummaktır”
“Ademoğlu ne miskindir. Yoksulluktan korktuğu gibi, Cehennem’den korksaydı, Cennet’e girerdi”
“Allah’dan korkan kimsenin kalbi erir, sevgisi artar, aklı selim sahibi olur”
“Saadetin alâmeti, şekavetten korkmaktır”
“Korkunun bulunmadığı kalp, harab olur”
Abdullah b. Ömer: “ Allah korkusu ile bir damla yaş akıtmak, benim için bir altın sadaka vermekten daha sevimlidir” demiştir.
Hasan-ı Basrî’ye, bazı kişilerin kendilerini korkutacak vaazlar yaptığı söylendiğinde: “Emniyet gelinceye kadar korkutanlarla oturmak; korku gelinceye kadar emniyette bulunduranlarla oturmaktan daha hayırlıdır” demiştir.
Korkunun nişanı olarak, göz yaşı akıtmak üzerinde durulmuş, Hatta Hz.Ebû Bekir(r.a.): “Gücü yeten ağlasın, ağlayamayan, ağlar gibi yapsın” demiştir.
“Akıttığı yaş ile yalnız gözünün içini ıslatan, dışarıya vermeyen gözün sahibi, kıyamet günü zilletle karşılaşmaz. Şayet yaşı akarsa, ilk damlası ile Allah-ü Tealâ, Cehennem’i söndürür. Eğer bir cemaat hakkında ağlasa, o cemaate azâb olunmaz” Ebû Süleyman D.