Kategori arşivi: 2.03.Kuvvet ve Zaaf Bakımından Sabır

Kuvvet ve Zaaf Bakımından Sabır

KUVVET VE ZAAF BAKIMINDAN SABIR:

1)   Sıddık ve mukarreblerin sabrı: Bu kişiler “Rabbimiz Allah’tır deyip, sonra istikamet edenler” dir. Bu kişiler hevalarını tamamen terk edecek kuvvette olanlardır. Daha doğrusu imanlarının kuvveti ile, kuvvetlidirler. Bu kişiler şek ve şüphe olmaksızın iman etmişlerdir. Allah’ın fiil tecelliyatına, isim tecelliyatına muhakkak uğramış olan Nefs-i Mutmain sahipleridir. Fecr Sûresinin son dört âyetinde: “ Ey! Mutmain olan nefsin sahibi! Sen Rabbinden, Rabbin de senden razı olarak, Rabbine dön. İtaat eden kullarımın arasına karış. Cennetime gir” diye hitabedilen zümredir. Sayıları çok değildir.

2)   Gafiller sayıları çok olanlardır. Bu kişiler az bir şey karşılığında, ahiretlerini vererek, dünyayı alanlardır. Nefisleri ve hevaları kuvvetli, imanları zayıftır. Bu kişiler Allah’ın Rahmetinden cehaletleri sebebiyle ümit kesenler ve yine cehaletleri sebebiyle Allah Kerim’dir diyenlerdir. Bu kişileri bulundukları halden döndürmek üzere tevbeye davet edenlere ya “ Artık benim ümidim kalmamıştır” der veya “Allah’ın benim tevbeme ihtiyacı yoktur, O Kerîmdir, affeder” der. Halbuki tevbe etmeye elbette kendisinin ihtiyacı vardır. Ve eğer Allah herkesi affetse, adaleti nerde olacaktı? Bunları düşünemez. Bu sebepten ahmak oldukları hakkında da haber vardır. Hz.Peygamberimiz (s.a.v.): “ Akıllı olan, kendisini hesaba çekip, ölüm sonrası için çalışandır. Ahmak da nefsinin arzularına uyarak, Allah’a ümit bağlayandır” buyurmuştur.

Allah-ü Tealâ, Hz. Peygamberimiz (s.a.v.)’e, bu gurupta olan gafilleri kast ederek, şöyle buyurmuştur:

“ Onun için sen bizim zikrimize arka çeviren, dünya hayatından başkasını arzu etmeyen kimselerden yüz çevir”                                                        Necm/ 29

3)   Akılları ile şehvetleri arasında kalanlar. Bu kişiler, bazen akıllarına uyarak iyi amele yönelirler. Bazen de şehvetleri ile mücadeleyi terk ederek, hayvanlardan aşağı derekeye düşerler.

“Onlar iyi bir ameli, başka bir kötü ile karıştırmışlardır”                                                                         Tevbe/102