Kategori arşivi: 48.Vedûd

Vedûd

VEDUD (el- Vedûd)     (48)

Çok seven ve çok sevilen

Kur’an-ı Kerim’de :

 

1)    Allah’ı niteleyerek iki âyette geçer: Hûd 90/ Burûc 14

 

2)    Kalplerde “vûdd” yani sevgi yaratan olarak: Meryem 96

 

3)    Allah ve Resulune (s.a.v.) karşı düşmanlık yapanları imanlılar; babaları, çocukları, kardeşleri ve akrabaları da olsa sevemeyeceklerdir: Mücadele 22.

 

Herkesin menfaatini gözetip, hayrını istemektir. Allah yarattığı bütün mahlûkatı için, onların hayrını istemekle Vedûd’dur. Bu sebepten ihsan ve ikramda bulunûr. Her ne kadar Rahîm ve Rahman isimleri ile yakın bir manâ var gibi görünse de ayrı şeylerdir. Vedûd isminde insanların anlayacağı manâda bir sevgi vardır. Dolayısıyla muhtaç durumda olana lûtufta  bulunmaya benzemez. Burada  sevgisi demekten murad edilen ,bizim anladığımız sevgi olmayıp, mahlûkatına nimet, şeref vermesi, ihsan ve ikramda bulunması demektir. Allah böyle sever.

 

Bu isim kula yansıyınca, kendisi için istediklerini başkaları için de ister. İstemediklerini  başkaları için de istemez. Vedûd ismi insanda görülmesi yaygın olan bir isimdir. Müslümanlar genellikle hiç değilse ilmen bu ismin ifadesine uygun yaşamaya çalışır. Bu ismin tecellisi de kişide yavaş yavaş olur. İlk merhalede ilim vardır. İlim sebebiyle bu ismin manâsını öğrenen kişi böyle yaşamaya ve bu ahlâkını geliştirmeye çalışır. İkinci merhalede ise irade vardır ki, kişi her ne olursa olsun başkalarını tercihden kendini alamaz. Buradaki irade kişinin kendi iradesi olmayıp, Allah’ın irade sıfatı ile sıfatlanmasıyla  olur.

 

Vedud isminde kemale ulaşmak mümkündür ve bu kişilerde; maruz kalınan eza ve cefalara rağmen, insanlara iyilik yapmaktan, onların saadetlerini kendi saadetine tercih etmekten, hiçbir şey onları alıkoyamaz. O kişilerden eziyet görse de bu durum değişmez. Hz.Peygamberimiz (s.a.v.) bir savaşta mübarek dişleri kırılıp, yanağını kesilmiş ve kanamış iken, Allah’a: “Allah’ım, sen kavmime hidâyet ver, zira onlar hakikati bilmiyorlar, anlamıyorlar…” diye dua buyurmuşlardır. Yine Hz.Ali’ye (r.a.) şöyle buyurmuşlardır: “Mukarrebin meleklerini geride bırakmak, Allah’a onlardan daha fazla yaklaşmış olmak istersen, seni ziyaret etmeyeni sen ziyaret et, seni mahrum bırakana sen ver, sana zulmedeni affet…”