Kategori arşivi: 4.03.Muhabbetin Hakikati

Muhabbetin Hakikati

MUHABBETİN HAKİKATİ:

1)Önce bilinmesi gereken: Marifet ve idrak olmaksızın, sevgi oluşamaz. Yani sevginin başlaması için, önce bilmek ve anlamak gerekir. İdrak eden için, anladığı, zevk aldığı ve rahatlık duyduğu her şey sevimlidir, gönlü ona meyleder. Sevgi, gönlün zevk alınan şeye meyletmesidir. Eğer bu meyil kuvvetlenirse, kuvvetlendiği ölçüde aşk olur.

2)Sonra; sevgi nasıl bilgi ve anlayışla ilgilidir ve bilgi ve anlayış da nasıl değişken ise, sevginin de dereceleri vardır. Hem değişik insanların bilgi ve anlayışlarına göre dereceleri vardır, hem de aynı insan bile olsa, farklı zamanlarda değişen bilgi ve anlayışına göre değişen dereceleri vardır. Duyularla idrak etmekten çok üstün olan kalbin basireti, yani kalbin idraki, İlâhi ve şerefli maneviyattan, daha çok zevk alır. Bu sebepten, Allah sevgisini, duyularından başka bir şey bilmeyenler hem anlamazlar, hem de inkâr ederler. Beş duyu ile anlaşılanlar ise, hayvanların da sahip olduğu bir şeydir.

3)Sonra asl olan ise, insanın kendini sevdiği gibi, yani kendini sevdiği değerde başkasını sevip sevmediğidir. İnsanın kendini sevmesi, kendi için başkasını sevmesi hep karşılaşılan sevgilerdir. Ama birini severken, kendi için değil de, o kişi için onu sevmesi değerlidir. Bu, asıl sevgidir, hakikidir.

4)Hüsn-ü Cemal: Bilinmelidir ki bununla kast edilen, sûret yani dış güzellik değildir. Bir şeyin güzel olması demek, onda bulunması mümkün olan bütün kemalâtı, kendisinde toplamış olması demektir. Kısaca her şeyin güzeli, kendisine lâyık olan ve kendisinde toplanmış olan kemaldir. Bu öyle bir kemaldir ki, daha üstünü düşünülemez. Şayet kemalâtın bir kısmı eksik ise, o nispette güzeldir. İnsanda bulunan kemal vasıflar duyularla değil, basiret nuru ile bilinir. Kemal vasıfların hepsi ilim ve kudret vasfındandır. Bütün iyilik ve güzellik bu iki vasıftandır. Bunlar(ilim ve kudret), his ile bilinemez. Bunlar bedende bölünme kabul etmeyen en küçük parçaya kadar yayılmıştır. Gerçek manâda sevilen budur. Bazılarında ilim ve kudret olmaksızın, güzel ahlâk olsa bile, bu sevgiyi gerektirmez. Takdir edilir, o kadar. Vücudun parçalanamayan en küçük zerresine kadar yayılması ile, yaradılışa aykırı olmayan, İlâhi ahlâka uygun bir yapı meydana gelir ki, bu ezeldeki ilk yaratılışın aynıdır. İşte diğer insanlar için gayri iradi sevgi odağı olmanın sebebi, budur. Böyle biri, çekim merkezi gibidir. İlim ve kudretsiz güzel ahlâklı olan kişide ise, güzel ahlâk hücrelerine kadar yerleşmediği için, her an değişebilir veya kendi kendine bir güzellik içinde oturur, çekim merkezi olmaz. Sevilen güzellik siret-i cemile(kemalât)den meydana gelen, bu güzelliktir. Siret-i cemile, ilim ve kudretin kemaline bağlıdır. Hüsn-ü Cemal ise, hem zahire hem de bâtına ait güzellikler topluluğudur.

5)Seven ve sevilen arasında bir alâka vardır. Hz. Peygamberimiz (s.a.v.): “Bezm-i Elestü’de tanışan ruhlar dünyada buluşacak, tanışmayanlar da ayrılacaktır” buyurmuşlardır.

İşte bu beş kısım halinde anlatılanların tamamı, muhabbetin hakikatidir. Bu beş kısımda anlatılanlar ışığında, hakiki sevgi, bütün vasıfları Zât’ında toplayan Allah-ü Tealâ’dan başkasına duyulamaz. Bu sevgiye ancak, O lâyıktır.