Dilenmeye mecbur olanın adabı:
Dilenen kişi, eğer biraz bilgilenmiş, fakat dilenmekten kendini alamıyorsa; üstelik yaptığının Allah(c.c.) için hoş olmadığını biliyorsa; şikâyet, zillet ve eziyet etmekten kurtulmak için; şunları yapmalıdır:
Meselâ; “Bende olan bana yeter ama, nefsim yeni bir şey giymek istiyor” diyerek isterse, şikâyet etmemiş olur.
Meselâ; kendini hakir görmeyeceğinden emin olduğu yakınlarından, cömert dostlarından isteyerek, zilletten korunmuş olur.
Meselâ; istediğine eziyet etmemek için, birkaç kişinin olduğu yerde, belli birine yönelerek değil, ortaya söyleyerek isterse; veren verir. Vermeyen vermez. Kimse de eziyete girmemiş olur. Eğer belli bir şahıstan isteyecekse de; karşısındakinin dilerse duymazlıktan gelebileceği şekilde söylemeli, açık kapı bırakmalıdır. Böylece, karşısındaki arzu etmezse duymamış gibi davranarak vermeyebilir. Yine karşısındaki isteyeceği kişiyi seçerken; vermediği taktirde kendisine karşı utanç duygusu duymayacak biri olmasına dikkat etmelidir. Eğer karşısındaki kişi dilenciden utanarak veya yanında olanlardan utanarak verirse bu mal kesinlikle haramdır. Çünkü karşısındakinin malını, adeta mecbur ederek zorla almış gibi olur.
Zaruret hali, açlık sebebiyle ölmekten korkma neticesi hasıl olur. Halbuki iman sahibi, hem ölümden korkmaz; hem de rızkına Rabbinin kefil olduğunu bilir.
Belki esas mesele şudur: Kişi eğer kendi başına olsa, belki de dilenmeyecek, sabredecek, ölümden korkmayacak, Rabbine sığınacaktır. Lâkin, dilenen aciz, hasta, işsiz olmakla beraber; üzerinde bakmak zorunda olduğu yine aciz, hasta ve açlar varsa, onlar için dilenmiş olabilir. Burada artık caizdir demek icab eder. Veya öksüz, yetim çocukları ile kimsesiz kalmış kadınlar veya yalnız kalmış çocuklar olabilir. Bu insanlara konu komşunun, vicdanlı inanan kesimin bakması, ilgilenmesi lâzımdır. Komşusu aç olan kişinin, tok olarak sabahlamasının nasıl bir afet olduğunu bilmekteyiz. Konuya bu açıdan da bakılırsa; dilenene veren insanlar da ne yapmalarının daha doğru olduğunu düşüneceklerdir.