MÜ’MİN (el-Mü’min) (7)
Güvenilen, Vaadinde Güvenilir Olan
Kur’an-ı Kerim’de :
1) Allah’ın ismi olarak: Sadece Haşr 23
2) Allah’ın insanlara güvence vermesi, emin kılması manâsında: Kureyş 4
3) Kullara ait: Pek çok âyette geçer.
Her türlü emniyet ve emanın sahibi olan Allah’tır. İnsanlara hem dünya ve hem de ahiret için her türlü yardım O’ndan gelir. O halde mutlak Mü’min Allah-ü Teâlâ’dır. Her işte O’na sığınılır. Korkuları kaldırıcı sebepleri yaratan yine O’dur.
İnsanlar zayıf yaratılmış olduklarından dolayı korkuları her zaman olur. Korkular dünyaya ve ahirete ait olabilir. Dünyaya ait olanlar meselâ; sahip olduklarını kaybetmek korkusu olup, parasız kalmaktan, işsiz kalmaktan, evlâdını, gençliğini, güzelliğini kaybetmekten korkmak, alıştığı hayatı devam ettirememekten korkmak, sahip olduğu makamı kaybetmekten korkmak, adını, sanını, şöhretini kaybetmekten korkmak imanâ zarar veren korkulardır. Burada kişi yapıştığı sebebi ilâh edinmiştir. İmanını tekrar kontrol etmesi gerekir.
“ La ilâhe illallah benim kalemdir. Kim ki benim kaleme sığınırsa, azabımdan emin olur…”
Burada “La ilâhe illallah” kelime-i tevhid olup, Allah’dan başka ilâh yoktur demektir. Bu söylem hayata geçmek durumundadır. Eğer insan hem Allah’dan başka ilâhım yok diyorsa, hem de yukarıda sayılan sebepleri kaybettiğinde helâk olacak kadar ilâh ediniyorsa, bu sözün samimiyeti şüphelidir.
İnsanlar ahiretten de korkarlar. Orada azabım olur mu, Cehennem’e girer miyim,diye korku olur . Bu korku, eğer kişi bir yandan kalbini, lisanını, yani kısaca ahlâkını düzeltme yolunda ise masum bir korkudur. Allah’ın azabından emin olunmadığı için hissedilen bir korkudur. Hatta her insanda bulunması gereken bir korkudur. Müslümanda yüzde elli umut ve yüzde elli korku bulunması arzu edilendir. Müslüman böylece umut ve korku çizgisinde sağlıklı yol alır.
Bir de Allah’ın azametinden korkulur. Âfatlarından, başkalarına muhtaç olmaktan korkulabilir. Bunlar masum korkular olup imanâ zarar vermez. Böylece Allah korkusunun değişik dereceleri vardır. Gaflette olduğunu bilmek veya gaflette olmaktan korkmak da masum korkulardır. İnsanın eksikliğini bilmesi marifettir.
Mü’min isminin insanda tecelliyatı: Bu isim ile şereflenen eman sahibidir. Korkusu olanların cevabıdır ve onlara medetkârdır. Bu isim Selâm isminden daha geniş kapsamlıdır. Bu isim ile isimlenen için korku kalmaz. Hayatı tamamen alt üst olsa da karşılaştığı ile aynı eski hali gibi yaşar. Hayatından eksilenler bu kişiyi üzmez, mahzun etmez. Korku ve telaş kalpte olur. Bu kişilerde kalpte böyle bir şey için hareket olmaz.
“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar Rableri katında diridirler.(Allah’ın) lûtfu inâyetinden, kendilerine verdiği ile hepsi de şâd olarak rızıklanırlar. Arkalarından henüz onlara katılamayanlar hakkında da< Onlara hiçbir korku yoktur.Onlar mahzun da olacak değillerdir>diye müjde vermek isterler.” Âl-i İmrân 169-170.Âyetleri ile müjdelenmişlerdir.
Esasen korku, insanın kendine verdiği değer ile alâkalıdır. İnsan kendi var oldukça elbet korkuları da olacaktır. Kendi dışındakiler, insanlık âlemi var olmuşsa ve kendinin kendine bir değeri kalmamışsa, elbet kendi için var olan istekleri ile birlikte, korkusu da olmayacaktır. Yani insanın Mü’min ismi ile isimlenmesi tevhid denizine dalması ile olur. Zira tevhid ,Allah’dan başka bir şey bırakmayacak, bu arada kendi varlığını da silecektir.
Yolunda öleyim ölmeden evvel,
Tevhidine dalayım gelmeden ecel.
Varlığımı sileyim, Mü’min olayım,
Âl-i İmran müjdesini alayım.