TEVBENİN TAMAMI, ŞARTLARI VE SON NEFESE KADAR DEVAMI
“Tevbekârlarla sohbet edin; zira onların kalpleri daha yumuşaktır” Avn b. Abdullah
Tevbe etmekle kişinin tevbesi tamamlanmış olmaz. Kişinin Allah(c.c.) ile arasındaki günahlarında tevbesinin tamam olması için şartlar vardır. Bir de kişinin diğer kullar ile arasındaki günahları yani kul hakları bakımından, tevbesinin tamam olması için şartlar vardır.
A) Kişinin Allah(c.c.) ile arasında olan günahlarında tevbesinin tamam olması ve son nefese kadar devam etmesi için şartlar:
1)Pişmanlık duyması ve işlediği günahı, başlangıçta hiç unutmayarak hatırlamasıdır. Hattâ göz yaşı dökerek hatırlamasıdır. Günahı düşünmek ve onun acısını çekmek müptedi (yolun başında olan ) hakkında bir kemaldir. Çünkü, müptedi, eğer günahlarına üzülmez ise iradesini kullanarak, Allah(c.c.) yolunda gitmek konusunda sebat etmeyebilir. Günahlarının varlığı ve bunlara üzülmek, ona yolda ilerleyecek bir kuvvet verir.
Fakat yolu bir hayli kat eden için, günahını unutmak ve önüne çıkanla meşgul olmak, kemaldir. Artık geçmişle uğraşmak boşunadır ve yolda ilerlemesi ise, lezzetine vardığından dolayı vazgeçemeyeceği bir şey olmuştur. Bu sebepten eski hali ile oyalanmaz, hep ileri gitme isteği ile ilerler.
2)Kişi vaktiyle günah işlerken, zevk almışsa, tevbe ettikten sonra, zevk aldığı bu günahından nefret etmelidir. Elbette bu, söylemekle olmaz. Bunu kalbinde hissetmesi için, günahının karşılığı olan ahiret azabı hakkında bilgilenmeli, şu kısa dünyada almış olduğu zevkin karşılığında neler kaybettiğinden bilgisi olmalı, asıl gaye olan, Allah(c.c.)’tan uzaklığına sebep olduğu için nefret etmelidir.
3) Tevbeden maksatı hemen her türlü yasağı terk etmesi ve emirleri yerine getirmesidir. Yasakları terk etmesi tevbe ettiği andan itibaren, hayatının sonuna kadar bir daha aynı hatalara dönmemesi niyeti içine girmesi, demektir. İlk iş olarak rızkını helâl yoldan temin etmeye çalışır. İleride nefsine yenilerek günaha girebileceğini düşünerek, daimi nefis ile mücadele etmeye girmelidir. Nefsini büyüten, azdıran şeylerden uzaklaşarak, mutedil bir hayat yaşamaya azmetmeli ve belki de kendisi için en uygun olanın bu olduğunu bilmelidir.
4)Emirler için hem ölünceye kadar emirleri tutmak niyeti içine girer ve azmeder. Hem de geçmişe ait yapamadıkları için üzerine borç olanları ödemeye niyet ederek, başlar. Üzerine farz olan namaz, oruç ve varsa hac borçlarını, zekât borçlarını ince ince hesaplayarak ödemeye başlar. Meselâ kişiye Hac farz olduğunda, Hac’cını yapmamış; sonra da tevbe ettiğinde Hac yapacak parası olmamış ise, bu borcunu mutlaka ödeyecek, gerekirse sadaka, zekât toplayacak ve Haccını ifa edecektir.
5)Günahlarını düşünür. Küçük, büyük olmak üzere bütün âzaları ile yapmış olduğu günahlarını düşünür. Bu günahları için samimi olarak, bir daha aynı günahlara dönmemek üzere, pişmanlıkla tevbe eder. Her günahı için bu andan itibaren iyilik yapmaya niyet eder. Zira:
“Şüphesiz iyilikler, kötülükleri yok eder” Hûd/141
“Kulun günahı çoğalıp da onu yok edecek ameli bulunmazsa, Allah-ü Tealâ ona sıkıntılar verir ve günahlarına kefaret olur” Hz.Aişe
B)Kişinin kul hakları ile ilgili günahları meselesi: Kul haklarında hem kulların hakları hem de Allah(c.c.)’ın hakları vardır. Allah(c.c.)’ın hakkını ödemekle, iş bitmiş olmaz. Hak hasıl olmuş olan kul bulunup, helâlleşmek lâzımdır. Yapmış olduğu kötülüklere karşı iyilik yaparak, bu konuda Allah(c.c.)’a ait hak ödenir. Sıra kullar ile ilgili kısma gelince:
Kul hakları can, mal, namus, izzet-i nefs ile ilgili olabilir.
Can ile ilgili olanın tevbesi, yaptığını itiraf ederek, teslim olması ve verilecek ceza ile diyetini ödemelidir.
Mal ile ilgili kul haklarında, zimmetine geçirmiş olduğu malı kuruşuna kadar hesaplayarak, hakkını gasp ettiğine ödemelidir. Ve kişilerin kendileri ile helâlleşmelidir. Eğer bu kişileri bulamaz ise, zimmetine geçirdiği miktar kadar iyilik yapmalıdır.
Eğer insanların gıybetini yapmış veya aleyhte konuşarak kötü duruma girmesine sebep olmuşsa, bu kişilere giderek, açıkça her şey söylenip, helâllik alınır, özür dilenir. Konu hakkında açıklayıcı bilgi vermeden müphem veya gizli tutularak helâlleşmek kâfi değildir. Şayet itiraf ettiğinde tehlikeli bir durum olacağına kani ise, üstü kapalı helâlleşme olabilir. Fakat işlerin aslını Allah(c.c.)’ın bildiğini ve gördüğünü, niyetimizin halis olup olmadığını da elbette bileceğini asla unutmamalıdır. Üstü kapalı olan helâlleşmede fevkalâde iyilik yapma zarureti doğar. Böyle günaha girdiklerinden ölmüş olanlar varsa, kıyamette onlara verilmek üzere, hayır ve hasenat yapmalıdır.
Şayet kişinin helâllik istediği kişi hakkını helâl etmiyorsa, çeşitli yollar ile gönlünü yumuşatmaya çalışmalıdır. Bu konudan asla vazgeçmez. Yaptığı bütün gayreti de kendisine hayır ve hasene olarak yazılır.