VASİ (el- Vâsi’) ( 46)
İlmi, ihsanı, mağfiret ve merhameti her şeyi kuşatan
Kur’an-ı Kerim’de : Dokuz defa geçer.
1) İlim, rahmet, mağfiret ve kudretinin her şeyi kuşattığı manâda olarak:
Bakara 115, 116, 261, 268 / Al-i İmran 73 / Nisa 130 / Mâide 54 / En’âm 80, 147 / Â’raf 89, 156 / Tâhâ 98 / Nûr 32 / Mü’min 7 / Necm 32
2) Daha çok “alîm” ismi ile birlikte:
Bakara 115, 247, 261, 268 / Âl-i İmrân 73/ Mâide 54/ Nûr 32
3) Nisâ 130’da “hakîm” ile birlikte,
4) Necm 32’de “vâsi’u’l-mağfire” (mağfireti geniş),
5) En’âm 147’de “zû rahmetin vâsi’a” (bol ve geniş rahmet sahibi),
6) Aynı kökten “mûsi” kelimesi Zâriyât 47’de “mûsi’nun” şeklinde “kudret kapsaması” olarak, Allah’ı vasıflandırmakta.
Bolluk, zenginlik, genişlik manâsında olup, bol ihsan ve ikram manâsında da kullanılır. Bu ismin mutlak sahibi Allah-ü Teâlâ’dır. Allah’ın ilmi, ihsanı, nimetleri, lûtufları o kadar geniştir ki, asla bir sınır koyulamaz. Allah’ın bu isminde kulunu koruma da vardır. Bu isim Ganî ve Mücîb isimleri ile yakından alâkalıdır. Fakat insanlar Allah’ın isimleri ile isimlenirken, her ismin kemaline ulaşacak kadar isimlenmeyi belki de başaramayacaklarından, Allah rahmeti sebebiyle, isimlerinde çeşitlilik yaratmıştır. Meselâ; beşer cömert manasında olan Ganî isminde kemal noktaya kadar ulaşabilir. Lâkin belki Vâsi isminin kemaline ulaşamayacaktır. Cömert olabilir, ama daimi bol ihsanda bulunamıyabilir. O zaman o kişi de kaabiliyeti kadar ulaşabileceği yere gelmiş olur. Bu sebepten isimlerin çokluğu yine insana rahmettir.
Bu ismin insana yansıması ile, o kişide kalp genişliği, ilim ve ahlâk genişliği olur. Bu genişlik öyle bir haldedir ki, kalbini hiçbir şey daraltamaz. Meselâ fakirlik korkusu genişliğine mani olmaz. Burada şuna işaret etmek isterim ki, konu biraz daha anlaşılsın, Ganî ismi ile isimlenmiş kişi meselâ cömerttir. Lâkin aynı zamanda eğer fakirlik korkusu varsa Vâsi’ değildir. Maksadım anlaşıldı diye umuyorum. Hâmilik için ,yani himaye için kudret olmalıdır. Hz.Peygamberimiz (s.a.v.), şahsi bir malı olmadığı halde kudret sahibi idi. Bu kudreti Allah’a olan imanından alıyordu. Kudret “Allah Kerim” demektir. Hakiki kudret Allah’dan ummak, Allah’a sırtını dayamak, O’ndan başka hiç kimseden bir şey beklememektir. Özetle geniş ve faydalı ilim sahibi olup, Marifetullah’a erişmiş olan, bu isimden payını almış demektir.