SAMED (es-Samed) (68)
Her varlık kendisine muhtaç, kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan
Kur’an-ı Kerim’de sadece İhlâs ikinci Âyette geçer.
Samed ; ihtiyaç ve istekleri sebebiyle her varlığın kendisine yöneldiği ve kendisi hiç bir şeye muhtaç bulunmayan Zât’tır. Hakiki samediyyet ancak Allah’a aittir.
Bu ismin insana yansıması: Bir kimse gerek eliyle, gerekse diliyle mahlûkata ne derece faydalı oluyorsa, bu isimden o derece hisse almış demektir. Allah-ü Teâlâ, dini ve dünyevi hususlarda, insanları kime muhtaç etmiş ve onların ihtiyaçlarını kimin eli veya dili vasıtası ile bitirmişse, bu kişiye bu isimden bir hisse ile ikram etmiş demektir.
Bir insanın böyle bir duruma gelebilmesi için, gerek zahiren , gerekse manen istek, arzu ve ihtiyacının kalmamış olması lâzımdır. Halbuki insan daima bir ihtiyaç belirler. Yani bundan uzak olması zordur. Zahiren birisinden bir şey istemese bile, kalben dileklerini Allah’a havale eder. Kendisi için hayırlı olup olmadığını bilmeksizin, arzu ettiğini Allah’tan ister. Allah’a hakkıyla teslim olan ise, bir ölünün teneşirdeki hali gibi, bir istekte bulunmayıp, verdiklerine ve vermediklerine gönülden razı olarak,durur. İnsanlar için hayrı murad ederek ister. Kendi için ise ne verirse veya vermezse razı olur. İnsanlar henüz dünyevi isteklerinden vazgeçemiyorlarken, ahiret isteklerinden nasıl vazgeçebilirler? Bu isteklerin mahiyeti şudur: Kendi varlığını korumak, en iyi şekilde yaşatmak, ebedi hayatı kazanmak, kısaca kendi için bir şeyler almak. İşte Samed isminin kula yansıması için yukarıda sayılan gizli ve açık bütün isteklerin bitmiş olması lâzımdır. Ancak o zaman insan gözlerini kendinden dışarıya çevirir de etrafını görmeye başlar.
Dinimizde yardımlaşma ve hayırlı işler övülmüştür. Burada esas mesele etrafımızı fark etmemizdir. Belki de esas hayır kendimizedir. İnsanlar etrafları ile başka türlü ilgilidirler. Meselâ; dedikodu, aleyhte bulunmak, kötülemek, kıskanmak, merak etmek, v.s.,…gibi. Halbuki bu ilgi yasaklanmıştır. Esas ilgi hayır işleridir. İhtiyaç sahiplerini bulmak, onlara yardımcı olmak gibi işlerdir. Bu şekilde insan zaman içinde belki kendi varlığına verdiği önemi kaybeder de, kendini ilâh etmekten kurtulabilir.
İstek, arzu ve ihtiyaçlar kendi için bitince, Allah o kuluna ihtiyaç sahiplerini gönderir. Hem gönderir, hem de çare olmasını ikram eder. Bu kişi hem zahiri dertlere derman, hem gönüllere huzur, hem de dinin hakikatini kalplere yerleştirmeye vesile olur.