Nefsim
Nefsim görüşümü yok ettiğinde,
Hakikat perdelendi, göremez oldum.
Kulağım önüne perde çekince,
Hakikat sözlerini, duyamaz oldum
Mülk âlemi, koyunca kuralını
Geldiğim yerin bilgisi yok oldu.
Dünya cazip gösterince kendini,
Nefsimi sevişim, kalbi doldurdu.
Neler yesem, neler giysem doymadım,
Nerde gezsem, neyi sevsem, kanmadım.
Bir hevanın peşinde dolanınca,
Bin hevayı, kendime bulaştırdım.
Anladım ki bunun sonu hüsranmış,
Binlercesi bununla oyalanmış.
Nefsimi tenhada bulmuştum amma
Nefsim tasmasını boynuma sarmış.
Nereden başlamalı bu yola,
Nefsim engel olur, alışmamış hiç zora
Kalbime kasveti veren de odur,
Canavarım uykudayken, yelkenler fora.
Nefsimle konuştum, “Burak” olacak,
Böylece ilerlerse, hep nam alacak.
Başlangıcı biraz zor olsa bile,
Sonunda iki cihana sultan olacak.
Anlaştık, o beni zorlamayacak
Ben derviş olurken, o yok olacak.
Ne zaman sultan olursam iki cihana
Kenarından çıkıp, hep var olacak.
Böyle anlaşınca nefsimizle,
O otururken kendi köşesinde
Ben gerekenleri yaparken
Alışacak yeni yöntemlerime.
Yıllar geçti, anlaşmayı bozmadı.
Hani akıllıydı, bir şey anlamadı
Kendinden emindi, serkeşlik için
Sandı ki, vakit gelince bozulur yemin.
Ben dikkatle yolumda yürüyordum
Nefsimi ise hep gözetiyordum.
Önüne koyduğum oyuncak ile
Oynamasını fırsat biliyordum.
Sırtımı dayamıştım, Ulu Yezdan’a
Yardım almaktaydım, Peygamber’imden
Zikir, taat, amel, her ne var ise,
Duyurmadan nefse, yapıyordum ben.
Bir gün geldi, Rabbim tacı giydirdi.
Nefsime vakit gelecek, diye bildirdi
İki cihana sultan olduktan sonra
Cansız nefse, haydi bakalım, denildi.
Nefis sinmekten yorulmuş, hamlamış.
Aklımın oyununu henüz kavramış.
Kıpırdamaya mecali kalmayınca,
Sürüklenmek için tasmayı boynuna takmış.
Artık ben hükümranım, vücut iklimimde
Kalp de, nefis de ellerimde
İyi amel yaptırırsam eğer,
İyi sonla, döneceğim Rabbime.
Nefse oyun oynamak lâzım, derim
Daha o harekete geçmeden önce
Dünya kalbimizden çıkarsa eğer,
Nefis ile baş ederiz, elbette.