Kategori arşivi: 04.Melik

Melik

MELİK (El-Melîk) (4)

Hükümran

            Allah Gayb (görünmeyen) ve şehadet (görünen,bilinen) bütün alemlerin sahibi ve yöneticisidir.

 

            Melîk, Allah’ın bütün mevcudattan müstagni oluşudur. Bütün mevcudat O’na muhtaçtır. O hiçbir şeye muhtaç değildir. Mutlak Melîk  Allah’tır. Kulun mutlak Melîk olması düşünülemez,zira her şeyden müstagni olsa, yani hiç bir şeye muhtaç olmasa bile Allah’a muhtaçtır.

 

Kur’an-ı Kerim’de: Melik, Mâlik, Melekût, Meliyk olarak kullanılmıştır.

 

1)Melîk kullanılırken, dünya ve ahiretin sadece Allah’a ait olduğu manâsında kullanılmıştır: Âl-i İmrân 189/ Fâtır 13/ Mülk 1

 

2)Melekût kullanılırken, tasarruf ettiklerinin üzerinde tam hükümran olmak manâsında kullanılmıştır: En’âm 75/ A’râf 185/ Mü’minûn 88/Yâsîn 83

 

3)Mâlik olarak ise,her şey ve herkes üzerinde tam bir hakimiyet sahibi olmak manâsında kullanılmıştır:

Fâtiha 3/ Âl-i İmrân 26

 4)Meliyk şeklinde ise Kamer 55’ de kullanılmıştır.

Ayrıca:

 

5)Melikü’n-nâs (bütün insanların hükümdarı) anlamında,

Nâs 2

 6)Melikü’l- hakk ( hak olan gerçek hükümdar) anlamında Tâhâ 114/ Mü’minûn116

7)Melikü’l- kuddûs (her türlü eksiklikten münezzeh olan hükümdar) anlamında Haşr 23 / Cum’a 1

 

Melik isminin kula tecellisi: Bu isim bir kulda hakkıyla tecelli edince, Allah’dan başka hiçbir şeye ihtiyacı kalmamış olur. Böylece Allah’a doğru yaklaşmış olur. “Kulum bana bir adım gelirse ben ona yüz adım giderim” kudsî hadisi gereği kul Allah’a malik olur ve Melîk ismi tecelli etmiş olur. Kul beşeri özelliklerinden, nefsin istek ve ihtiyaçlarından kurtulmadan Melîk ismi tecelli etmez. Melîk ismi yansımış olan kul, beş duyusuna, şehvetine ve nefsinin arzularına mâliktir. Böylece kendi memleketinde yani bedeninde Melîk olmuş olur. Eğer bu hali ferdi olmayıp insanların gerek dünyevi gerek uhrevi meselelerde kendisine muhtaç olmalarını da kapsarsa, bu kişi yeryüzünde  Melîk’tir.

 

 

İnsan   ruh  ve  nefis  gibi  iki  ana  unsurdan  ibarettir.  Bu  ikisi  ile  birlikte  yaşamını sürdürür. Nefis, Yusuf Sûresi 53.âyette“ …muhakkak ki nefis,bütün şiddeti ile kötülüğe meyyaldir…” diye geçmektedir. Yani nefis daima kötülüğe sevk etmeye çalışır. Böylece ahlâk da kötü işler ile kötü ahlâk olarak, kişide yerleşmeye başlar. Her kötü ahlâk ile ruhun bünyesindeki hakikat bir kat daha gizlenerek, ruhda da kalın perdeler oluşur. İnsan nefsin kötü işlerinden uzak durdukça  ve onun fahiş isteklerine cevap vermedikçe, giderek nefis zayıflar. Artık kendi arzularını bildiremez veya istese de cevap bulamaz. O zaman bu kişinin nefsinin mâliki oluşundan söz edilir. Bu durum sebat bulup iyi ahlâk olarak belirince ruh ve içindeki hakikat belirmeye başlar.İşte ruhda mevcut olan hakikat ,her hakikatin ortaya çıkışı ile çoğalarak ortaya çıkmış olur (bir adıma yüz adım misali) .

 

İnsanın kendindeki mevcut olan güzellikleri insana aittir.Bu sebeple insan bu hazineye mâlik olmuş olur. Yani insanın Allah’dan başka hiçbir şeye ihtiyacı kalmayınca, kul Allah’a mâlik olur sözünün açıklaması da yerine getirilmiş olur. Kul kendinde mevcut olan, ama vaktiyle gizlenmiş olan hazinesinin sahibi olmuş olur. Bu hazine Esmâ-i Hüsnâ olup,Allah’ın Ahlâkı dır. Her insanda gizli bir potansiyel olarak mevcuttur. Bu hazineyi ortaya çıkarıp, sahiplenmek ve kullanmak ise bizim hepimiz için gereklidir, farzdır. Çünkü “ Allah’ın Ahlâkı ile ahlâklanınız!” buyurulmaktadır. İnsanoğlunun tek ihtiyacı budur. Bu ihtiyaç öyle bir ihtiyaçtır ki, hem aramak ve bulmak lazımdır, hem de sahip olunca bütün ihtiyaçlarımızın bittiğini görerek, Allah’ın Melîk ismi ile isimlendiğimizi bilip, şükretmek lazımdır.

İnsanda Melîk isminin tecelli edişi, insanı başka şeylere esir olmaktan men eder, ve de çok kıymetli olarak yaratılmış olan insanı ucuz olmaktan korur. İnsanın insan olarak olması gereken değerini ortaya çıkarmış olur. Eğer düşünülürse; insanın sahiplendikleri fânidir, eninde sonunda bunlardan ayrılmak vardır. Ve bunlar insanın kudretini sağlamazlar. Ama eğer bâki olana sahip isek, ebediyen var olan ve hiç tükenmeyecek olana sahip olmuş oluruz ki bu da insanın kudretini sağlar. Dolayısı ile Melîk ismi ile isimlenmiş olmak, aynı zamanda insana sonsuz bir kudret verir ki bu da Allah’ın kudret sıfatı ile sıfatlanmış olmayı beraberinde getirmiş olur.

 

 

Ya! Mâlik-el Mülk, bütün ihtiyaç sana,

                  Başka şey lâzım değil, geldim kapına…