Kategori arşivi: 15.Gaffâr

Gaffâr

GAFFAR  (el-Gaffâr)    (15)

Daima affeden, tekrarlayan günahları bağışlayan

 

Gaffâr isminin kökü olan gaf kelimesinin lûgat manâsı, örtmektir. Allah bu isimle iyi ve güzel şeyleri ortaya çıkaran ve güzel olmayan şeyleri-meselâ günahlar da böyledir- örtendir. Gaffâr ismi ile Allah, kulunun çirkinliklerini, günahlarını örtmek suretiyle, affediciliğini göstermiş oluyor.

 

Gafûr  ismi Kur’an-ı Kerim’de 91 defa, Gaffâr beş defa, Gafîr iki defa geçmektedir.

 

1) Kök olarak gufrân, mağfiretten türemiş olan Gaffâr kelimesi: Tâhâ 82/Sâd 66/Zümer5/Mü’min 42/Nuh 10. Âyetlerde ayıpları örten (Settar) anlamında geçer.

 

2) Gafîr ismi: Mü’min suresinin bir diğer ismi de Gafîr’dir. Mü’min üçüncü âyette “gâfirü’z-zenb” şeklinde geçer.

 

3)   A’râf 155. Âyette “hayrü’l-gâfirin” şeklinde geçer.

 

4)  Ra’d 6.Âyette  ve Fussilet 43. Âyette “zû-mağfira” şeklinde geçer.

 

5)  Necm 32 . Âyette : “vâsi’u’l-mağfira”  olarak geçer.

 

 

Allah, kulunun birinci örtüsü olan dışı ile içini örtmüştür. Dolayısıyla kulun zâhiri yani dışı,güzel olup içindeki çirkin görünenleri kapamıştır. İnsan içindeki atılacak maddelerle ortada gezinse de sadece dışı fark edilir. Böylece içindekiler gizlenmiş olur. Bir diğer örtüsü insandaki kötü düşüncelere kalbi perde kılmıştır ki, hiçbir insan karşısındakinin kalbinden geçene vâkıf olamaz. Halbuki kalpten geçen kötü fikirlere vâkıf olunsa belki de o kişiyi öldürme derecesine gelinir. Bu insani olmayan düşüncelerin gizlenmesi ile, Allah o kulunun belki de pişman olarak tövbe edeceği zamanı sabırla bekleyerek, o rezil kulunu diğer insanların yanında rezil olmaktan korumuş olur. Esas olan üçüncü örtüsü ise, kullarının günahlarını affederek, iman ile ölenlerde sevapları ile günahlarını örter. İnsanlar bu haldeki kulun rezilliklerine,günahlarına vâkıf olsalar, kendi günahlarını bırakıp,o kişiyi rezil, rüsva etmede yarışırlar. Allah bütün bu günahları affetmeye, örtmeye her an hazırdır.

 

Örtmek, yapılanları unutmak veya önemsememek demektir. İşte Allah kendisi ile ilgili olan günahları eğer kimse şahit tutulmamışsa böylece örtüp affetmeye hazırdır. Belki kulun kendi ile arasındaki bütün günahları için durum böyledir. O kulun bir diğer insana veya mahlûkuna karşı gösterdiği bir anlık merhamet sebebiyle veya o kişinin günahlarını fark ederek kendini en kötü, en zelil görmesi sebebiyle, merhameti coşar da affını kullanır. (Rahmetim gazabımı geçti). Yalnız burada aldanılmaması gereken bir şey vardır ki o da kul haklarının karıştığı günahlardır. Burada Allah yine de kuluna fırsat verir ve sabırla bekler. Burada kul yaptıklarını muhasebe etmeli, kul hakkına girdiği kişilerle helâlleşmeli, hakları iade ederek adaletli davranmalı, nihâyet bütün bunları yerine getirdikten sonra Allah’a yönelerek bir daha yapmamak üzere tövbe etmeli, pişman olmalı ve tekrar aynı günaha dönmemelidir.Bu dünyada iken gasp edilen kul hakları burada gasp edenler tarafından saklansa bile, hakiki hayatta hepsi önümüze gelecektir. Kazandığımız sevaplar ile ,hak sahiplerine bu hakları ödeyeceğiz. İşte şanı yüce olan Allah’ın adaletinde herkes için işleyiş vardır.

 

            Kulun bu isimden alacağı hisse, yani bu ismin kula yansıması ise o kulun başkalarının örtülmesi gereken kusurlarını örtmesi ile olur. “ Her kim bir Mü’minin kusurunu örterse, Allah da kıyamet günü onun kusurlarını örter…” Hadis-i Şerif’i bize kusurları örtmeyi, hatta mümkünse görmemeyi ilham etmektedir.

 

Bu ismin az bir tecellisi ile, o kişi daha evvel yapmış olduğu gıybet, intikam, kusur araştırma, karşısındakini yenik düşürmek üzere ilim araştırmak,v.s.,gibi ahlâkındaki kötülükleri fark eder ve tövbe ederek, kıyamet günü kim bilir kendisinin de hangi kusurlarının ortaya çıkarılıp mahcûb olacağını düşünerek, pişmanlıkla Allah’a sığınır. Ve artık bu ahlâkını terk eder. Bir daha asla bu ahlâka dönmez. Biraz daha fazla tecelliye uğradığında; böyle kişiye ait olup, kamuyu ilgilendirmeyen kusurları gördüğünde onu örter. Kıyamet günü bir kusurunun  örtüleceğini bilerek, örter. Kamuya ait zarar vereni görüp, örtmek ve de birilerinin haklarının çiğnendiğine dair hatalara şahit olup örtmek bu konuya dahil değildir. Çünkü burada belki de o kişi bazı menfaatlerini kaybetmeyi göze almış ve hakkı tavsiye etmiş ve hakkı yerden kaldırmış olacaktır. Bazıları bu konuları zayıflıkları sebebiyle kusur örtmek ile karıştırıp, bir de üstelik kendilerinin kusur örten olarak anlaşılmasını sağlayıp, aldanmakta, aldatmakta ve zayıflıklarını böylece örtmektedirler.

 

Bu ismin tam yansımasına uğrayanlar ise, örtecek bir kusur görmezler. Kusuru görüp örtmek güzeldir, lâkin kusuru fark edememek daha güzeldir. Burada kişi iradesini zorlayarak bu hale gelemez. Lâkin insanı bilmek, tanımak, hangi alt noktalara kadar inebileceğini bilmek, belki kendisinin de oralardan daha aşağılara inebileceğini bilmek, her şeyin Allah’ın kudreti dahilinde cereyan ettiğini bilmek, belki kendi o kusuru yapmadığı için, o kişi de yaptığından dolayı, o insanın kendi yanında ne kadar aciz bir durum yaşadığını bilmek ve Allah’ın da acizlerle beraber olması sebebiyle, kendi durumunun belki de kibir olduğunu bilmek… İşte böylece hikmetin yansıması ile, basîret ile, ferasetin işlemesi ile her hal tabii gelerek, mevcut bir kusurun olup olmadığı fark bile edilememiş olur. Nihâyet o kişinin Allah’ ı kendisi değildir ve hesabı soracak olan da kendisi değildir. Bu anlattığım kısım iradesini kullanarak kusur görmemekle ilgilidir. Bir de kusuru fark edememek vardır ki, bu, fark edemeyen için tevhid makamıdır.

 

Bu konuyla ilgili olmak üzere bir beyanım daha olacaktır. O da her Mü’minde Esmâ aynı yansımada olmaz. Olabilir de ama bu ihtimal daha azdır. Bu sebeple bazı güzelliklere sahip olan insanda bütün güzellikler aynı anda beklenmemelidir. Kemalât tüm olarak birinde tebarüz edinceye kadar, bazı konularda kemal vasıfları ve ahlâkı, bazı noktalarda da noksanlık vasıfları ve ahlâkı olacaktır. Bize düşen bu hakikati bilerek insanlardaki güzel tarafları takdir etmektir.

 

“Gaffar” ismini öğreneli,vird edindim dilime affetmeni

Mağfiretin günahları aşınca, korku gitti, ümit doldurdu beni.