KAHHAR (el-Kahhâr) (16)
Yegâne galip, asla yenilmeyen
Kur’an-ı kerim’de:
1) Kahhâr olarak altı defa geçer. Vâhid-ül kahhar olarak geçer.
Yusuf 39/ Ra’d16/ İbrahim 48/ Sâd 65/ Zümer3-4/ Mü’min 16
2)Kâhir olarak iki defa geçer: En’âm 18,61
3) Firavun ve adamları kendilerini kâhir olarak, Allah’ın adı ile isimlendirmişlerdir. A’râf 127
Allah en büyük kahredicidir. Düşmanlarını kahreder. Zalimler için kahredici olup, daima mazlumdan yanadır. Zalimlere bu dünyada fırsat verse bile ahirette kahredecektir. Bir kalbe Allah yerleştiği zaman o kalbin sahibinin nefsini kahrederek, nefsin yanlışlıklarına set çekmiş olur. Bu sebeple Kahhar ismi kötü şeylerin kahrı için işlediğinden, yüksek manâlı bir isimdir.
Bu ismin insana yansıması ise biraz zordur. Çünkü insanın kendi iç alemine bakıp, mevcut olan kötü düşünceleri, kabul etmesi, hele ki bunları belli bir terbiyeden geçirme kararı alması zordur. Açık kalplilikle kendindeki eksiklik veya hataları kabul etmek herkese nasip olmaz. Bu sebeple Kahhâr ismi insanda tecelli etmişse, o kişi nefsinin yanlış isteklerini kahreder, ayrıca nefsinin her an kontrolünü yaparak, dolambaçlı yollardan götüreceği dolaylı kötü hedefleri hisseder. Kendini bu kötülüklerden ancak nefsini kahretmek ile korur. Kendi nefsini tam olarak kahretmiş olan kişiler, Allah katında diri gibidirler. Artık ruhun telkini ile hareket etmektedirler. Kahhâr ismi insanda tam olarak tecelli edince, etrafındaki insanların da nefislerinin kahredicisi olur. Yani çevresine ışık olur.
Kahhar ismi iki aşamada yansır: Birinci aşama nefsinin kahredicisi olmak ve ruhunu ihya etmek; ikinci aşama ise nefislerin kahredicisi olmak ve ruhların ihyasına sebep olmaktır. Bunlardan birinci aşama dahi insanlık âlemi için önemli bir yol alıştır.
Kahrederek ölüden, diri çıkaran Kahhar
Bir değil, bin can olsun Sana venhar…