ÖLÜM:
“İnsanların hesap görme zamanı yaklaştı, fakat onlar halâ habersiz, Hak’tan yüz çeviriyorlar” Enbiya/1
Ölüm; yaşadığımız dünyanın önemli bir hakikatidir. “Her canlı ölümü tadacaktır” âyeti ile, ölümden kimsenin kurtulmayacağını, biliyoruz. Yalnız ölümü düşünürken, ölümün bir son oluş değil, başka bir hayata doğuş olduğunu bilmekteyiz. Eğer son olsaydı, yaşadığımız hayata başka bir göz ile bakacaktık. İman sahibi bilir ki, dünyaya geliş sebebimiz; dönüşümüzde, ruhumuzun aslımıza kavuşması için bazı devrelerden, imtihanlardan geçmek suretiyle, aslımıza lâyık hale gelmesi ve yeni bir hayata başlamaktır. Böylece dünya hayatı asıl hayat olmayıp, asıl hayata geçişimiz için bir köprü kıymetindedir.
Dünya gözü ile baktığımızda ise; ölümle karşılaşacak olan her insanın varacağı yer toprak, arkadaşları böcekler, konuşacakları sorgu melekleri, yatağı mezar, devamlı ikamet edeceği yer toprak, uğrak yeri kıyamet, son yeri de ya Cennet, ya da Cehennem olacaktır. Bütün bu sayılanlar, dünyaya önem verenleri daha çok olmak üzere korkutur. Bu korku, kişiyi ölüm için hazırlanmaya, tedbir almaya götürür. Ölümü uzak değil, yakın görmek de akıllıca bir hazırlanıştır.
“Akıllı adam, kendini hesaba çekip, ölüm için hazırlanandır” Hadis-i Şerif’i bu konuda, aklı kullanmayı bildirir.
Ölüm için hazırlanmak, onu sıkça hatırlamak ile ve kendisini de bu konunun içinde kabul etmekle olur. Fakat ne yazık ki, insanlar kendilerini hiç ölmeyecekmiş gibi düşünmektedirler. Halbuki Hak Tealâ; insanların bu konuyu hatırlamaları için çok sebepler yaratmıştır. İnsanların yaşlandıkça hastalanmaları, yaşlanmaları, takatten düşmeleri, güç ve kuvvetlerinin çekilmesi, saçların beyazlanması gibi pek çok sebepler, kendi üzerlerinde bizzat görebilecekleri sebeplerdir. Çevremizde ise; ağaçların yaşlanması, yaprakların dökülmesi, hayvanların ölümü, çevremizde ola gelen kaza ve belâlar, felâketler, çocuk ölümleri, aza kayıpları gibi sebepler, aklı olanın hemen kendi ölümünü düşünmesine götüren sebeplerdir.
Öte yandan insan, kendi kaderinden habersizdir, öbür âlemde nasıl karşılanacağını ve ne gibi muamele göreceğini bilmez. Buna rağmen, dünya hayatını yaşarken, cesurca dünyaya kök salar, kendini hiç ölmeyecek gibi hisseder de uzak emeller peşinde, gaflet ile ömrünü tüketir.