Kategori arşivi: ZEKAT

Cimrilikten korunmak üzere verişlerle ilgili olarak:

3) Cimrilikten korunmak üzere verişler ile ilgili olarak:

 

Âl-i İmran 180. âyette: “Allah’ın fazl-ı kereminden lûtfettiği nimetleri infak etmek hususunda cimrilik edenler, sakın bunu kendileri için hayırlı olduğunu zannetmesinler; bilakis bu, onların kötülüğünedir. Cimrilik yaptıkları şey, kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah, ne yaparsanız, hakkıyla haberdardır”.

 

Tegabün 16. âyette: “ O halde gücünüzün yettiği kadar Allah’dan korkun. (Öğütlerini) dinleyin. İtaat edin. (Mallarınızdan Allah yolunda) kendinizin hayrı olarak harcayın. Kim nefsinin (koyu) cimriliğinden korunursa işte onlar muradlarına erenlerin ta kendileridir”. Bir önceki âyette; “Mallarınız da, evlâtlarınız da sizin için ancak bir imtihan(mevzuu)dur. Allah ise, büyük mükâfat O’nun nezdindedir” buyrulmakta, ve arkasından da 16. âyet gelmektedir.

 

Hakkâ 34. âyette: Kitabı sol eline verilmiş kişinin özelliklerinden(25. âyet) bahsederken: “(kendisi) yoksula yemek (yedirmek şöyle dursun, başkalarını da vermeye teşvik etmezdi” buyrulmaktadır.

 

Mearic 18.âyette: “Mal biriktirip de kap içinde saklayan”;

 

Mearic 19. âyette: “Hakikat insan, hırsına düşkün (ve sabrı kıt) yaratılmıştır”;

Mearic 21. âyette: “Ona hayır dokununca da çok cimridir”.

 

Mearic 22. ve 23. âyetlerde: “(fakat şunlar) öyle değildir: Namaz kılanlar ki onlar namazlarına devam edenlerdir”

 

Mearic 24. ve 25. âyetlerde: “Mallarında sail ve mahrum için belli bir hak taşıyanlar”

 

Mearic 26. âyet: “Ceza (ve hesap) gününün doğruluğuna inananlar”

 

Mearic 27.âyet: “Bir de: Rablerinin azabından korkanlar”

 

 

Mâun Suresi:

 

“Dini yalan sayanı gördün mü?”(1)

“İşte yetimi unf(kabalık)-ü şiddetle iten”  (2)

“Yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur”(3)

“İşte(bu vasıflarla) namaz kılanların vay haline ki”(4)

“Onlar namazlarından gafildirler” (5)

“Onlar riyakârların ta kendileridir,onlar”(6)

“Maunu(zekât veya evde acil lâzım olan şeyler veya verilmesi adetten olan şeyler)da onlar men eder” (7)

 

Cimrilikten korunmak üzere verişlerle ilgili olarak:

3) Cimrilikten korunmak üzere verişler ile ilgili olarak:

 

Âl-i İmran 180. âyette: “Allah’ın fazl-ı kereminden lûtfettiği nimetleri infak etmek hususunda cimrilik edenler, sakın bunu kendileri için hayırlı olduğunu zannetmesinler; bilakis bu, onların kötülüğünedir. Cimrilik yaptıkları şey, kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah, ne yaparsanız, hakkıyla haberdardır”.

 

Tegabün 16. âyette: “ O halde gücünüzün yettiği kadar Allah’dan korkun. (Öğütlerini) dinleyin. İtaat edin. (Mallarınızdan Allah yolunda) kendinizin hayrı olarak harcayın. Kim nefsinin (koyu) cimriliğinden korunursa işte onlar muradlarına erenlerin ta kendileridir”. Bir önceki âyette; “Mallarınız da, evlâtlarınız da sizin için ancak bir imtihan(mevzuu)dur. Allah ise, büyük mükâfat O’nun nezdindedir” buyrulmakta, ve arkasından da 16. âyet gelmektedir.

 

Hakkâ 34. âyette: Kitabı sol eline verilmiş kişinin özelliklerinden(25. âyet) bahsederken: “(kendisi) yoksula yemek (yedirmek şöyle dursun, başkalarını da vermeye teşvik etmezdi” buyrulmaktadır.

 

Mearic 18.âyette: “Mal biriktirip de kap içinde saklayan”;

 

Mearic 19. âyette: “Hakikat insan, hırsına düşkün (ve sabrı kıt) yaratılmıştır”;

Mearic 21. âyette: “Ona hayır dokununca da çok cimridir”.

 

Mearic 22. ve 23. âyetlerde: “(fakat şunlar) öyle değildir: Namaz kılanlar ki onlar namazlarına devam edenlerdir”

 

Mearic 24. ve 25. âyetlerde: “Mallarında sail ve mahrum için belli bir hak taşıyanlar”

 

Mearic 26. âyet: “Ceza (ve hesap) gününün doğruluğuna inananlar”

 

Mearic 27.âyet: “Bir de: Rablerinin azabından korkanlar”

 

 

Mâun Suresi:

 

“Dini yalan sayanı gördün mü?”(1)

“İşte yetimi unf(kabalık)-ü şiddetle iten”  (2)

“Yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur”(3)

“İşte(bu vasıflarla) namaz kılanların vay haline ki”(4)

“Onlar namazlarından gafildirler” (5)

“Onlar riyakârların ta kendileridir,onlar”(6)

“Maunu(zekât veya evde acil lâzım olan şeyler veya verilmesi adetten olan şeyler)da onlar men eder” (7)

 

DUA

 

  • DUA

 

        Allah’ım,

 

Şükürler olsun ki, zekât konusunu da tamamlattırdın. Böylece, Senin mülkünde, Senin olan malın geçici olarak bize emanet edildiğini ve yerine ulaştırmada bizi sebep ettiğini bir kez daha anlamış bulunuyoruz.

 

Bizi yarattığın gibi, bizi Sana yaklaştıracak sebepleri de yaratırsın. Her an bize lâzım olan sebepleri yeniden yaratırsın. Herkese yakışanı vermekte, Tek’sin. Zengin ancak zenginlik içinde iken Sana isyan etmiyorsa; fakir ancak fakirlik içinde iken Seni unutmuyorsa; bu ancak Senin bilişinde gizlidir. Fakire ait olan hakkı, zenginde tutarak, bunu fakire vermesi ile o zengini hem veren el yapıyorsun, hem sevilen insan konumuna getiriyorsun, hem sevap sahibi yapıyorsun. Belki de yaşlanıp muhtaç olduğunda, sadece verdikleri tarafından bakılacak. Eğer zekâtı emretmeseydin, hangi zengin verecekti? Zekâtın farz oluşu ile, zengin kendisine lâzım olan, ihtiyaç duyduğu iyiliği, hayrı yapmış olmuyor mu? Eğer hiç fakir ve muhtaç kalmasaydı, zengin malının hesabını nasıl verecekti? İhtiyacı olan sevaba nasıl kavuşacaktı?

 

Ya Rab! Sen her şeyi en iyi bilen, görüp, gözetensin. Her şeyi yerli yerinde yapan, icat edensin. Şu anda görünen ve sonra görülebilecek olan hikmetlerini anlamak; yalnız Sana mahsustur. Bizlere ise “hikmetinden sual olmaz” demek düşer.

Ya Rab! Biz acizler olarak, Senin bize verdiğin hiçbir şeyin farkında olmadan yaşamaktayız. Nefesimizi alıp, verdiğimiz sürece nefes alamamanın veya verememenin nasıl bir şey olduğunu idrak edemiyoruz. Bize lûtfettiğin her şeyi, sadece sahiplenmeyi biliyoruz. Nimetlerinin ve ihsanlarının farkında olmadan yaşıyor ve hatta ölüyoruz. Bize verdiklerinin şuurunda olarak yaşamayı ve ölmeyi nasip et. Verdiğin her şeyde, başkalarının haklarının da olduğu bilincine ulaştır ve bu şuur ile hareket etmemizi nasip et.

 

Parayı kesemizde, altını kasamızda şimdilik dolaştırıp, sahibi yaptığın için; kendimizi bunların sahibi görmeyelim. Muhtaç olana verdiğimizde de , kendimizi muhtaç olanın hamisi gibi görmeyelim. Biz  kendimizi temizlemek, malımızı helâl kılmak üzere vermeye en çok muhtaç olanlarız.

 

Bizi fakir ve muhtaçlar ile temizleyen Rabbim! Bizi, ailemizi, yolumuzdan gelenleri yüksek merhametin ile affet ve bize vermenin sınırsızlığının tadına varmayı nasip et. İstersen veren el, istersen alan el edersin. Her ne edersen et, Sana varacak yolları önümüze çıkar. Seni biraz olsun bilene, Sensizliğin acısını yaşatma.

 

Ya Rab! Az olan verişlerimizi, çok kabul et. Kalbimizdeki niyetimizi sağlam kıl. Bizi Sana yaklaştıracak olan her şeyi sevmeyi nasip et. Bizleri Senden uzaklaştıracak olan her şeyi de sevmemeyi nasip et. Başta dünya sevgisi olmak üzere, ihtiraslı tutkulardan; nefsimizin aşırı doyumsuzluklarından ve şehvetlerinden; Sen var iken, var olmamızdan; kendi varlığımızı devam ettirecek her sebebe sarılmaktan; kendi nefsimizi ilâh etmekten,böylece Seni unutmaktan; bütün bunların hepsinden Sana sığınırız. Ya Ehram-ür Rahimin! Ya Rabbi Rahim! Ya Raûf-ür Rahim! Ya Zü’l Celâl-i ve’l İkram!

 

 

Ayşegül Erdoğ

 

Konya 5.Ekim.2005 (Ramazan/1)

 

Karz-ı Hasen ile ilgili Ayet-i Kerimeler

  • Karz-ı Hasen ile ilgili Âyet-i Kerimeler:

 

Bakara 245. âyette: “Kimdir o adam ki, Allah’a güzel bir ödünç versin de Allah da ona birçok katlarını ödesin. Allah darlık da verir, genişlik de verir. Hepiniz de O’na döndürülüp, götürüleceksiniz”

 

Maide 12. âyette: “And olsun ki Allah İsrail oğullarından sapasağlam söz almıştı. Biz içlerinden on iki de kefil dikmiştik. Allah (onlara) demişti ki:(Ben muhakkak sizinle beraberim. Celâlim hakkı için eğer namaz kılar, zekât verir, Peygamberlerime inanır, Onlara kuvvetle yardım eder, Allah’a güzel bir ödünçle<karz-ı hasen> ikraz ederseniz, elbette sizden sadır olan kusurları örterim. Her halde sizi altından ırmaklar akan Cennetlere sokarım. Artık içinizden kim bu(ndan) sonra nankörlük ederse, o muhakkak dümdüz bir yolun ortasından sapmıştır”. Bu âyet ile zekât ile Karz-ı hasenin başka şeyler olduğu anlaşılmaktadır.

 

Hadid 10.âyette: “Ne oluyor size ki(iman ettikten sonra da) Allah yolunda harcamıyorsunuz? Halbuki göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. İçinizde fetihten (Mekke’nin) evvel (Allah yolunda) harcayan ve muharebe eden kimseler(diğerleriyle) bir olmaz. Onlar derece itibarıyla (fetihten) sonra harcayan ve muharebe edenlerden daha büyüktür. (Bununla beraber) Allah (bu iki zümreden) her birine en güzel olanı(Cennet’i) vaad etti. Allah ne yaparsanız hakkıyla haberdardır”. Beyzavi; “bu âyet, Hz. Ebû Bekir(r.a.) hakkında nazil olmuştur. Çünkü O, iman edenlerin, Allah yolunda önceden de sonradan da harcayanların, ölüm derecesinde dövülerek eza görenlerin ilkidir” demiştir. Hz. Ebû Bekir, daha zekât, sadaka , karz-ı hasen ile ilgili âyetler nazil olmadan; iman eder etmez malını Allah yolunda harcamıştır.

 

Hadid 11. âyette: “ Allah’a karz-ı hasenle ödünç verecek olan kim? İşte O, bunu kat kat arttıracaktır. Ona (başkaca) çok değerli bir mükâfat da vardır”.

 

Hadid 18. âyette: “Hakikat sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar ve Allah’a karz-ı hasenle ödünç verenler (yok mu?), onlar(ın mükâfatı) kat kat arttırılır. Onlar için çok şerefli (başka) bir mükâfat da vardır”.

 

Tegabün 17. âyette: “Eğer Allah’a gönül hoşluğu ile verirseniz onu sizin için kat kat arttırır. Hem sizi yarlıgar da. Allah az(hayır)a çok mükâfat verendir. Ceza hususunda acele etmeyendir O”.

 

Müzzemmil 20. âyette: “…Namazı dosdoğru kılın. Zekâtı verin. Allah’a gönül hoşluğu ile ödünç verin…”.

 

 

 

 

Özetlersek;

 

Zekât, insanı kâfir olmaktan kurtarır. Sadakalar, Allah’a yaklaştırır. Karz ise Allah’ın ahlâkı ile ahlâklandırır, denilebilir.