- Oruç tutmaya engel olan veya tutulmuşsa bozmak icap eden durumlar:(Oruç tutmama ruhsatları):
Ramazan orucu, bütün Müslüman’lara farzdır. Ancak:
1)Savaş ve yolculuk gibi sebeplerle tutulmayabilir. Engel olan sebep, bir gün önceden biliniyorsa, oruca niyet edilmez. Engel kalktıktan sonra, tutulmayan her gün için, gününe gün olarak kaza edilir. Yok eğer, oruca niyet ettikten sonra, oruç devam ediyorken böyle bir engel oluşursa, oruç bozulabilir. Yine gününe gün olarak sonradan normal şartlara kavuşunca kaza edilir. Bazılarını yolculuk veya savaş etkilemeyip, oruç tutabilirler. Fakat bize düşen, böyle durumlarda ne tutanı ne de tutmayanı kınamamaktır. Her kes kendi hali iledir.
“Hz.Peygamberimiz(s.a.v.), fetih yılı Ramazan ayında orucunu bozmuş ve sahabiler de bu en yeni sünnete uymuştur” Müslim
“Hz. Peygamberimiz(s.a.v.) seferde oruç açmanın mübah (müsade edilir) olduğunu göstermek üzere, herkesin gözü önünde orucunu bozmuştur” Buhari
Hz. Peygamber(s.a.v.), Ramazan’da Mekke yolunda su ile orucunu bozmuşlardır. “Gerçek takva, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in emirlerine uymaktır. (İşte bunlar baş kaldıranların ta kendileridir)” Müslim
Hz. Peygamberimiz (s.a.v.) yolculukları sırasında, güçsüz bir kimsenin zorlukla oruç tuttuğunu gördüklerinde: “Seferde böyle güçlükle oruç tutmanız takva değildir”, buyurmuşlardır. Müslim
Enes b. Malik anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.v.) ile yolculukta idik. İçimizden bir kısmı oruçlu idi. Sıcak bir gündü. Bir müddet sonra oruçlular bîtap düştüler. Oruçsuzlar oruçlulara hizmet etmeye başladı. Hz. Peygamber(s.a.v.): “Bu gün asıl ecir ve sevabı oruç tutmayanlar kazandı” buyurdular. Müslim
Ömer b. Hattab(r.a.) anlatıyor: “Bedir ve Fetih günleri Ramazan idi. Her ikisinde de oruç tutmadık” Tirmızi
2) Kişi, eğer oruç tutamayacak kadar yaşlı ise, tutmaz. Bu orucun sonradan kazası da mümkün olmadığı için, her oruç günü bir kişinin iftar ve sahur yemeğini sağlayacak kadar bir miktar parayı, muhtaç olana verir. Bu parayı Ramazan başında 30 günlük de verebilir, bölerek onar gün aralıklarla da verebilir. Kendi nasıl yiyorsa, o hesap üzerinden verir. Daha aşağı bir seviyeden vermez. Eğer durumu müsait ise, hesapsız verir. Buna FİDYE denmektedir. Oruç tutamayan için fidye söz konusudur. Keyfi olarak oruç tutmayana fidye düşmez. İhtiyarlık sebebiyle oruç tutamayan; ümidini kırmayarak, oruç tutmayı arzu ederek, kendisine güç, kuvvet vermesi için, Rabbine dua eder. Kalbinde daima daha sonraki yıl, biraz daha kuvvet kazanırsa tutma niyetini muhafaza eder. İhtiyar veya hasta olup da, sıcaklarda tutamayıp, soğukta tutabiliyorsa, soğukta tutar. Veya soğukta tutamıyorsa sıcakta tutar. Aynen Ramazanmış gibi niyet eder ve kalbinde Ramazandaki kadar makbul olmayacağına dair bir şüpheye yer vermez.
Eğer kişi bunamış veya aklı ve şuuru yerinde olmayan bir yatalak durumunda ise; bu kişiye oruç farz olmadığı gibi, fidye de gerekmez. Ama yakınları olan evlâdı, eşi bu kişi için hayır olsun diye fidye verebilir. Hiçbir veriş, ziyan olmaz.
Eğer, ihtiyar olan kişi, hem ihtiyar olduğu için oruç tutamıyor, hem bakıma muhtaç, hem de fidye verecek bir varlığa sahip değilse, kendisine bakanlara, Ramazan boyunca kendisine vereceklerinin bir kısmını fakire vermelerini talep edebilir. Sonuçta bunda da muvaffak olamıyorsa, Rabbine sığınır. Kalben istiğfar ve kelime-i tevhid ile meşgul olur. Çokça salavat çeker. Rabbinin kendisine reva gördüğüne razı olmaya çalışır. Fakire fidye vermek düşmez, dua etmesi uygundur.
3) Hastalık halinde oruç tutulmaz. Daimi tedavi gereken kişi oruç tutmaz, sonra sağlığına kavuştuğu zaman tutar. Kaza etme niyeti kalbinde olduğu halde, yine de tutamadığı günler için fidye verir. Sonradan kaza etse bile, bu vermiş olduğu fidye, kendisine hayır olmuş olur. Kişi hasta iken tutamamış, fidyesini vermiş, fakat daha sonra tutabilir hale gelerek, oruçlarını tutmaya başlamış ise; bu arada tutamayıp, fidye verdiği farz oruçlarının mutlaka kaza edilmesi icap eder. Fidyesi verildiği için, bu oruçlardan muaf olunmaz. Hasta olup, tedavi gereken hasta için, “oruç tutamaz” kararını, hazik bir doktor vermelidir. Bu doktorun özelliği, iman etmiş ve orucun değerini, sağlık üzerine olumlu etkilerini bilen bir doktor olmasıdır.
4)Hamile olmak veya çocuk emzirmek; oruç tutmamayı gerektiriyorsa, izin vardır. Fidye vermez, sonradan borçlu olduğu günleri kaza eder(Hanefi mezhebinde). Şafii mezhebinde hem fidye verir, hem sonradan kaza eder.
5)Hayız (kadınların özel hali) ve nifas (lohusalıkta adet kanı devam ettiği müddet) hallerinde oruç tutulmaz. Sonradan kaza edilir.
6) Kusma: Elinde olmadan az bir miktar kusan kimseye kaza gerekmez. Orucuna devam eder. Lâkin bir avuçtan fazla kusmak, hastalık olarak kabul edileceğinden, bu durumda oruç bozulur ve gereken tedavi yapılır. Sonradan kaza edilir.