Kategori arşivi: 2.06.Sabrın İlacı

Sabrın İlacı

SABRIN İLÂCI:

Sabrın ilâcı, ilim ve amelin karışımı iledir. Bu karışım kullanılarak nefsin aşırı istekleri engellenebilir. Bunun için:

–      Az yemek, az içmek.

–      Uzlet

–      Nefsin meylettiğinden meşru olanı, az miktarda ona vermek. Böylece nefsi iyice sıkıştırmadan, belki nefes alacak bir yer bırakarak, nefsin daha beter serkeşliğe düşmesi önlenmiş olur.

Sabrın en zor olan kısmı, kişi uzlete bile çekilse, kalbindeki vesveselerden, hatıralardan kurtulamamasıdır. Bunun da tek çaresi, kalpte Allah sevgisinin yerleşmiş olmasıdır. Hattâ Allah’dan başka bir şeyin kalmamış olması lâzımdır.

Kuran’ı Kerim’de insan için “ne kadar acelecidir” diye geçer. Bu sabırsızlık demek olup, insanın ahlâkındaki tabii olan halidir. Kişi Allah yoluna girince, önce sıkıntılara, müsibetlere sabretmesi gerektiği hakkında bilgilenir. Sonra bunu yaşayarak, hayatına geçirmeye çalışır. İşte tam burada kalbine Allah sevgisinin yerleşmeye başlaması gerekir. Haberler ile bildirilen mükâfatlar ve Ahiret hakkında bilgilenmek bir süre için, sabrı temin edebilir. Ama uzun olan hayatta sabrın devamını sağlamak önemlidir. Sabır devam edecektir ki, rızaya ulaşılabilme imkânı açılsın.

İnsan varlığından kurtulamadığı için sabretmesi de zordur. Zira var oluş, sabra mani olur. İnsan bir yandan nefsinin musallat olan hallerinden kurtulmaya çalışacak, diğer yandan bu hallerden kurtulmayı sabır ile destekleyecektir. Meselâ; dünyaya düşkünlüğünden kurtulmak için, belki tenhaya çekilecek fakat  tenhada oturmaya sabretmeye çalışacaktır. Yine meselâ; riyaset sevgisinden kurtulmaya çalışacak, fakat riyasetten vazgeçmek için mücadele verirken, riyasetsiz yaşamaya sabredecektir. Elbette yaşamanın en kolay yolu, önüne çıkana razı olarak yaşamaktır. Razı olmak ise isteksiz olmayı getirir. Veya isteksizlik(talepsizlik) rızaya yol açacaktır. Bu noktaya gelinceye kadarki kısımlar için zorluk vardır.

Hz.Cüneyt “Mü’min için dünyadan ahirete yolculuk kolay, fakat Hakk’ı sevmek ve halkı terk etmek zordur. Nefsinden ayrılıp Allah’a yönelmek daha zordur. Allah ile beraber olup, nefsinin arzularına dönmemek üzere gösterdiği sabır ise hepsinden zor” demiştir.

Bütün dertlerin devası, işlerin sahibini, bütün isimleri ve sıfatları ile hiç olmazsa ilmen tanımaya bağlıdır. İsimleri ile tanınan Hakk, kalpte bir muhabbet ateşi yanmasını sağlar. İsimlerinden özellikleri öğrenildikçe, O’nu sevmemek, O’na yaklaşma arzusu duymamak mümkün olmaz. İlme’l yakîn denen bu halden sonra, öğrenilen her bilgi hayata geçirilerek, yaşanmaya başlanır. Bu yaşama, giderek alışkanlık haline gelmeye başlar. Böylece belki de bir gün kişi kendini ayn-el yakînden Hakk-el yakîne geçmiş bulabilir. Bu sırada mutlaka bir mürşit desteği icap eder.

Şeyh Şibli ile bir Arif’in konuşmalarından sabrın zorluk dereceleri şöyle tarif edilmiştir:

Allah için sabır: Allah’tan kalbe gelen her şeye sabretmek, rıza göstermektir. Bu, meşakkat ve külfettir.

Allah’da sabır: Kötü huyları atıp, güzel ahlâk ile ahlâklanmak ve ibadet etmek sabrıdır. Bu  konuda  O’ndan yardım dilemektir.

Allah ile sabır: Her şeyden ayrılarak, Allah ile kalmaya sabretmektir. Bu, O’nun imtihanına vefa göstermektir.

Allah’dan sabır: Kulun Allah’a yaklaştıktan sonra, uzaklaştırılmasına sabretmesidir. En zor sabırdır. Bu, cefadır.

Senden sabrın sonu mezmum(kötü), fakat senden başka her şeyden sabır makbuldür.